Sinema sektörünün güçlü aktörleri arasında yerini alan Dijital Sanatlar Yapımevi, bu yıl MÜSLÜM ve ÇİÇERO’nun ardından üçüncü kez ‘motor’ dedi. Senaryosunu Gürkan Tanyaş’ın yazdığı, Can Ulkay’ın yönetmenliğini üstlendiği filmin çekimleri devam ediyor.
Ulusal ve uluslararası oyuncularıyla ön plana çıkan
“TURKISH’İ DONDURMA”da; Erkan Kolçak Köstendil, Ali Atay, Şebnem Bozoklu ve
Will Thorpe başrolleri paylaşıyor. Filmin güçlü oyuncu kadrosunda Caner
Kurtaran, Marleen Mathews, Tristan Alexander, James Farley, Alma Terziç, Carl
Warthon da bulunuyor.
Film için Avustralya kasabası kuruldu
1.Dünya Savaşı sırasında Avustralya’da yaşayan biri
dondurmacı (Ali Atay),diğeri deveci (Erkan Kolçak Köstendil) iki arkadaşın
yaşam mücadelesini anlatan film, hem komedi hem dram öğelerine sahip.
İngilizlerin çağrısıyla Anzak askerlerinin ülkemiz
topraklarına geleceğini haber alan iki kafadarın, kendi vatanlarına dönmelerine
izin verilmeyince, Avustralya’da cansiperane şekilde verdikleri mücadeleden
esinlenerek çekilen “TURKISH’İ DONDURMA” için Kemerburgaz eteklerine 7 bin
metrekarelik araziye plato kuruldu.
1900’lü yılları yansıtan kasaba birebir inşa edildi,
döneme uygun kostümler hazırlandı. Postaneden otele, tren garından boks
salonuna, kasaptan restorana, kiliseye, berbere kadar aslına uygun olarak
yapılan sete basın mensupları davet edildi, tüm oyuncuların katılımıyla basın
toplantısı düzenlendi.
CGV Mars’ın dağıtımını üstleneceği “TURKISH’İ
DONDURMA”nın önümüzdeki yıl mart ayında vizyona girmesi planlanıyor. Filmin 7
dakikalık montajlanmış halinin izlenmesiyle başlayan basın toplantısında ilk
sözü Yapımcı Mustafa Uslu aldı ve önce ekibe teşekkür etti.
Yapımcı Mustafa Uslu: “Bir kahramanlık öyküsü anlatmak üzere yola çıkmadık”
“Filmimizin çekimleri devam ediyor, son iki haftaya
girdik. Çoğumuzun bildiği bir hikaye ve bugüne kadar film olmaması enteresan.
Yurtdışında olsaydı 150 tane film yapılmıştı” diyerek sözlerine başlayan
Mustafa Uslu; “Turkish’i Dondurma’da, savaşın bir kazanım olmadığını, insanlar
dost ve arkadaşken, binlerce kilometre uzaklıktaki iki millet birbirini
tanımazken, paylaşacak hiçbir şeyleri yokken neden savaştıklarını, bunun ne
kadar anlamsız olduğunu anlatmaya çalışıyoruz” dedi.
“Filmde göreceksiniz ki Avustralya’da yaşayan Türkler
orada evlenmişler, aile kurmuşlar. Kahramanlarımızın mutlu bir hayatları var
ama bu huzurlu ortam savaşla bozuluyor. Buna ne gerek var? Dünya bugün de
savaşlarla yönetiliyor. Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatmaya
çalışıyoruz” diyerek sözlerine devam etti.
Mustafa Uslu; “Çok güzel bir hikaye. Biz gerçek
hikayeleri sinemaya uyarlarken çok iyi araştırıyoruz, arkadaşlarımızı o ülkeye
yolluyoruz, kimseye haksızlık yapmak, yanlış bir algı da yaratmak istemiyoruz.
Bana göre muhteşem bir hikaye. İki çılgın Türk’ün yapmış olduğu muhteşem bir
öykü” dedi.
“Bir kahramanlık öyküsü anlatmak üzere yola çıkmadık”
diyen Uslu; “Buraya savaşmaya gelen Anzak askerleri de birilerinin
çocuklarıydı, onlar da anne kuzularıydı. Onlar da çok gençti. Ve biz bu filmle
kamerayı sadece bizim tarafımıza değil onların tarafına da koyduk” dedi.
Gücü yettiğince film çekmeye devam edeceğini söyleyen
yapımcı; “Sinemamıza iz bırakacak, nesiller boyunca izlenecek filmler üretmeyi
hedefliyoruz. Türkiye’nin kıyıda-köşede kalmış çok güzel hikayeleri var. Aşık
Veysel’i de, Dumlupınar’ı da çekeceğiz” dedi.
Tamamı Avustralya’da geçen film için kurulan seti kalıcı
malzemelerden yaptıklarını belirten Uslu; “İstedik ki, bizden sonra film
çekecek ekipler de buraya gelerek bu malzemeleri kullansın. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’ne bu teklifimizi sunduk. İstanbul’un böyle bir platoya ihtiyacı
var. Her kim film yapmak için gelirse mutlaka bir şey yapıp, bırakıp gider.
Günün sonunda baktığınızda Universal Stüdyoları da benzer şekilde kuruldu.
Bugün burası Kemerburgaz tepelerinin arasında, kimsenin bilmediği ücra bir köşe
ama film mart ayında vizyona girdikten sonra herkes burayı merak edecek.
İnsanlar Turkish’i Dondurma’nın çekildiği yerleri gezmeye gelecek” dedi.
Yönetmen Can Ulkay: “Hem yurtiçinde hem yurtdışında çok ilgi görecek bir film çekiyoruz”
Filmin içeriği hakkında bilgi paylaşan Can Ulkay;
“Elimizde bir hikaye vardı ve bunu sinemaya çevirdik, birebir anlatmadık. Önce
hikayeyi araştırdık, üzerine birtakım doneler ekledik. Film iki Türk’ün hikayesi
ama seyredince anlayacaksınız en büyük mesaj ‘savaşın ne kadar kötü bir şey’
olduğu. Filmin içinde çok özel sloganlar var. “Biz dosttuk, ne ara düşman
olduk” Evet beraber yaşıyorlarmış, dünyanın pek çok ülkesinde böyle hikayeler
var. Biliyorsunuz çok genç insanlar Anzaklar, Çanakkale’ye çarpışmaya
gelmişler. Her iki taraftan da pek çok anne üzüldü, birçok çocuk şehit oldu,
öldü. Bizim anlatmak istediğimiz insanlar dostça yaşarken bunun bozulup düşman
oldukları, savaşın her şeyi mahvettiği üzerine.... Gerçek hikayeden yola
çıktık, esinlendik. Sinemaya göre uyarlayıp senaryosunu yazdık” dedi.
“Bağımsız filmlerimiz çok iyi gidiyor, popüler
sinemamızın da ayağa kalkması lazım. Bu da çalışarak oluyor. Yapımcıların elini
taşın altına koyması gerektiğini düşünüyorum. Her zaman söylüyorum; sinema
yapmak için gereken para yapımcılar tarafından harcanmak zorunda! Bunun bazı
kuralları var. Mustafa Bey de şu ana kadar yatırım yapmaya devam ediyor. Arka
arkaya yeni filmler geliyor. En iyisini, en iyi şekilde yapmaya çalışacağız”
dedi. Yönetmen Can Ulkay sözlerini oyuncular ve tüm ekibe teşekkür ederek
bitirdi.
Erkan Kolçak Köstendil: “Senaryoyu okuduğum zaman çok etkilendim ve şaşırdım”
“Bu hikayeyi bilmiyordum, proje geldiğinde nasıl
haberimin olmadığına çok şaşırdım. Senaryoyu okuduğum zaman da çok etkilendim”
diyerek sözlerine başlayan Erkan Kolçak Köstendil; “Çanakkale Savaşı var ama
Avustralya’da geçiyor. Savaş zamanı ama bir barış filmi… Bütün bunları
okuduğumda şunu diyebilirim ki bu proje sadece bizi değil filmde rol alan
yabancı arkadaşlarımı da etkisi altına aldı. Onları da etkilediğinde evrensel
bir şey yapabilme ihtimali çıkıyor ortaya. Bu gerçekten çok heyecan verici.
Çünkü, yaklaşık 3 aydır sette hep beraberiz ve çok güzel anlaşıyoruz.Filmin
gerçeği tam da bu. Birileri bize müdahale etmese huzuru bozmasa keyfimiz çok
yerinde. Savaşlar da bu yüzden çıkmıyor mu zaten? Film çok güzel, kadro çok
güzel, öyle olunca bizim yaz tatili de gitti(!)” dedi.
Ali Atay: “İçinde olmak için can attığım bir hikayeydi”
Turkish’i Dondurma’da oynamaya nasıl karar verdiğini anlatarak sözlerine başlayan Ali Atay; “Mustafa Uslu aradı, filmin öyküsünü anlatmaya başladı. Avustralya’da yaşayan iki Türk var, 1. Dünya Savaşı sırasında Avustralya da savaşa girmeye karar verince vatanlarına dönmelerine izin verilmeyince orada savaş ilan etmişler, askerlerin buraya gelmesine engel olup onları 56 saat boyunca oyalamışlar dedi. Bu beni çok etkiledi. Senaryoyu bekledim, eğer çok milliyetçi, hamasi bir senaryo gelseydi bunu inandıramayız seyirciye diyecektim ama karakterler o kadar naif ve duygusal bir şekilde işlenmiş ki senaryoda. Erkan ve Şebnem’le de provalarda çok konuştuk, biz bu karakterlerin her hallerine inanmalıyız.
Yani; dünyanın bir ucuna yerleşmişler,
ufacık hayatları var, mutlular… Ama o hayatlarının içine ediliyor, oradan
buradaki savaşa karışmaya çalışıyorlar çünkü ait oldukları topraklar burası.
Ait oldukları yere savaş vermeye gelecekler. İşte bu film o iki; pozitif
anlamda; delinin hikayesini anlatıyor. Öyle baktığınız zaman hikayeye,
özellikle sonu beni inanılmayacak kadar etkiliyor. İçinde olmak için senaryoyu
aldığım andan itibaren can attığım bir hikayeye dönüştü. Ben hep şunu
söylüyorum; ben Mehmetçik’ten çok Mehmet’in hikayesiyle ilgileniyorum.
Mehmetçik hepimizi ilgilendiriyor ama şahsi olarak beni, o tek tek Mehmetlerin,
küçük insanların hikayeleri daha çok ilgilendiriyor. Bu filmde iki tane adam
var, dondurmacı ve deveci… Bence şu sıralarda o iki adamın hikayesine dahil
olmaktan daha iyi yapabileceğim bir şey yoktu.
“Rol aldığım bütün sinema filmlerinde her zaman senaryo
benim için önceliklidir ve hikayeyi seversem oynarım, bunu herkes bilir” diyen
Şebnem Bozoklu; “Ama Turkish’i Dondurma’da rol almamın çok daha kişisel bir
sebebi var. Kısa bir süre önce babamı kaybettim. Bir anda hastalandı. Son
gecemizde babama bu filmin hikayesini anlattım. Senaryosu üzerinde uzun uzun
konuştuk. Babam; “Şebnem, biliyorsun işlerine hiç karışmam, hep senin
kararındır ama ilk defa sana şunu söyleyeceğim bu filmde oynamanı çok istiyorum
evladım. Lütfen benim için oyna” dedi. 20 gün sonra da babamı kaybettik. O
yüzden bu filmde oynamamın duygusal da bir sebebi var. İyi ki babamı
dinlemişim, iyi ki böyle değerli bir ekibin içinde, oyuncu arkadaşlarımla
birlikte yer almışım” dedi.
Turkish’i Dondurma, önümüzdeki yıl mart ayında vizyona girecek.
YORUMLAR