KSÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Doç. Dr. Fikret Birdişli, Suriye’de hangi ülkenin ne amaçla hangi gerekçeyle
olduğunu anlattı. Suriye’de asker gücü bulunduran ABD, Rusya,
İran’ın Suriye üzerindeki planları olduğunu Türkiye’nin ise ne bir asgari üs ne
de toprak alma gibi bir düşüncesinin olmadığını belirten Birdişli operasyonun
gerekçelerini şu şekilde anlattı; “Türkiye Suriye’de ki YPG yapılanmasından
rahatsız olmasına karşın bölgeye müdahale edebilmek için uluslararası hukuk
açısından haklı ve güçlü bir gerekçeye ihtiyacı vardı. ABD son yaptığı
açıklamalarla ve eylemleriyle bu fırsatı Türkiye’ye vermiş oldu. Rusya ve İran
Suriye’deki varlığını rejimin kendilerini davet etmiş olmasına dayandırırken,
ABD ise Suriye’deki varlığına İŞİD’le mücadeleyi bahane etti. Türkiye ise
Suriye’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekmeye çalışsa da bu vicdanı
tefessüh etmiş dünyada ne Suriyelileri ne de Türkiye’yi kim dinler? Dolayısıyla
bugün Afrin’e müdahale ederken Türkiye daha güçlü bir gerekçeyi kullanma
fırsatı yakalamış oldu ve bu fırsatı kaçırmamalıydı.
MÜDEHALEYE DEVAM
ETMEK ZORUNDAYIZ
Bu noktadan sonra Türkiye YPG’yi Afrin’den çıkartana
kadar müdahalesini devam ettirmek zorunda. Hatta daha sonrasında da bölgede
kalması yerinde olacaktır. Fakat operasyon için Rusya ile bir anlaşma yapılmış
olma ihtimali çok yüksek gibi görünüyor. Bu nedenle harekât öncesi Rusya geri
çekilerek alanı boşalttı, Türkiye’de operasyon sonrası bölgede kalmayacağı
yönünde açıklamalar yaptı. Türkiye Bölgeye yaptığı müdahale sonrası Afrin’i
temizlemekle YPG’ye çok önemli bir kayıp verdirmiş olacak. NATO’nun ve ABD’li
yetkililerin “Zeytin Dalı” operasyonu üzerine ilk elden yapmış olduğu
açıklamalar Türkiye’nin güçlü bir argümana dayalı olarak Bölgeye müdahale
ettiğini ortaya koyuyor. İngiltere’nin açık desteği anlamına gelecek ifadeleri
dikkat çekici. Bu harekata yönelik en kuşkulu ifadeler Almanya’dan geldi.
Fransa ise gerek Suriye ve gerekse Kürtler üzerindeki hesapları nedeniyle ve
Suriye’nin eski mandater devleti olması hasebiyle konuyu BM’ye taşıyan ilk
devlet oldu.”
AFRİN HAREKATI
NEDENİ VE ANLAMI
KSÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı
Doç. Dr. Fikret Birdişli; “Türkiye İnsani drama dikkat çekmek için Suriye’de ve
aynı gerekçe ile yoluna devam eden tek ülkedir. Suriye’de askeri gücü olan ülkelerin
hepsinin bir hesabı var.” Dedi.
KSÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
Başkanı Doç. Dr. Fikret Birdişli, Türkiye’nin Afrin Operasyonunu neden yapması
gerektiğini, bölgede başından beri gelişen olayların perde arkasını
Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesine anlattı.
Türkiye’nin bölgedeki insanı dram haricinde hiçbir
planının olmadığını belirten Birdişli Türkiy’nin Afrin’e başlattığı ‘Zeytin
Dalı’ harekatının yurtta ve uluslararası alanda gündem oluşturduğuna vurgu
yaptı. Afrin’e yapılan harekatın bir zorunluluk haline geldiğine vurgu yapan
Birdişli bölgedeki oyunu şu şekilde anlattı; “Uzun süredir Suriye’de YPG’ye
gerek öncelikle ABD ve kısmen de Rusya tarafından verilen destek Türkiye’yi
oldukça rahatsız etmekteydi. PKK terör örgütüyle olan ilişkisi herkes
tarafından bilinen bu örgütün sahada etkinlik kazanması sadece Türkiye’nin
değil tüm bölgenin güvenliği açısından oldukça tehlikelidir. Bu harekatın
nedenleri ve muhtemel sonuçları sorulması gereken pek çok soruyu akla
getiriyor.
ABD NEDEN YPG’Yİ
DESTEKLİYOR?
ABD Irak ve Afganistan tecrübesinden sonra bölgedeki
sıcak bir çatışmaya Amerikan askerlerini sürmek istemiyor. Bush ve Obama’dan
sonra, gerek Amerikan kamuoyu ve gerekse Trump yönetimi böyle bir durumun
getireceği olası riskleri kaldıracak durumda değil. Bununla birlikte ABD, İŞİD’le
mücadelede sahayı Rusya ve İran karşısında boş bırakmak da istemiyor. Bu
durumda bölgede ABD askerleri tarafından desteklenecek bir güce ihtiyaçları
var. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) çok parçalı, dağınık ve kendi içinde sorunlar
yaşayan tam olarak homojenize olamamış bir kuvvet. Hatta bu haliyle aslına
bakarsanız kuvvetsizlik. ÖSO Rusya ve İran destekli rejim güçlerine karşı şimdiye
kadar ciddi bir başarı gösteremedi maalesef. Bu durumda ABD diğerlerine oranla
daha homojen ve aktif görünen YPG’ye “denize düşen yılana sarılır” misali
sarıldı. Ayrıca YPG gerektiğinde Esed ya da İsraille iletişime girebilecek bir
konumda ve Rusya ile de teması var. ÖSO ise tamamen Türkiye’nin desteğinde
hareket ediyor ve arkasında Türkiye’den başka bir güç yok. ÖSO’nun Esed’le,
İsrail’le, İran’la ve Rusya ile bir teması da yok. ABD için buradaki tek sorun Türkiye’nin
hassasiyetleri. Bu noktada ABD, YPG’ye destek vererek hem sahada elini
güçlendirmek hem de belki Türkiye’ye bir miktar gözdağı vermek istedi. ABD’nin Türkiye’yi
bütünüyle karşısına alıp bölgedeki en eski müttefikini Rusya’ya kaptırmayı göze
alması için bir neden yok. Ama Suriye krizi boyunca her istediğini
yaptıramadığı Türkiye’ye de kendince “haddini bildirmek” hevesinde. Bu nedenle ABD’li
yöneticiler Türkiye ve YPG söz konusu olduğunda iki ileri bir geri açıklamalar
yapıp duruyor.
RUSYA’NIN İSTEDİĞİ
NE?
Rusya şu an sahadaki tüm aktörlerle doğrudan iletişim
içinde olan bir ülke olarak Suriye krizinin en dinamik ve başarılı aktörü
diyebiliriz. Türkiye ile İran’la, YPG ile İsrail ile ve tabi ki Esed
yönetimiyle aracısız doğrudan konuşabiliyor. Rusya’nın istediği Esed’i
iktidarda tutmak ve Suriye’nin içine düştüğü bu krizden yararlanarak Suriye
içindeki askeri üslerini ve Suriye’deki ayrıcalıklarını genişletmek. Bu arada
sahadaki krizleri derinleştirerek Türkiye’yi ABD’den ve Batı kampından
uzaklaştırabilirse bu Rusya için extra bonus olacaktır.
ABD İLE
TÜRKİYE’NİN ARASINI 15 TEMMUZ AÇTI
Son zamanlarda Rusya’nın ABD’deki seçimlere dolaylı
yollarla müdahale ettiği, Kırım ve Ukrayna konusunda güçlü ve hesaplı bir
strateji ile Batı’ya bir nevi gol attığı herkes tarafından biliniyor. Türkiye’de
yaşanan 15 Temmuz faciası ise bu tür olaylarda olağan şüpheli olan ABD ile
Türkiye arasındaki mesafeyi açarken, Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerini
olumlu etkiledi. Öyle ki, Rusya 15 Temmuz öncesi yaşanan uçak düşürme olayı ve
15 Temmuz sonrası büyükelçi suikastı gibi olayları Türkiye ile ilişkileri iyi
tutma adına sorun haline getirmedi. Ama Rusya gerek PKK’yı bir terör örgütü
olarak görmeyerek ve gerekse sahada PYD ile de ilişkilerini açık ya da örtülü
biçimde sürdürerek her türlü ihtimale yönelik elinde kartlar bulundurmayı ihmal
etmediğini de gözden kaçırmamak gerekir.
TÜRKİYE NE YAPMAYA
ÇALIŞIYOR
Suriye krizinin başından itibaren olayı insani ve duygusal
boyutta ele alan ve öylece devam ettiren belki de tek ülke Türkiye. Türkiye, Suriye’den
toprak alma, Esed sonrası askeri ayrıcalıklar elde etme, petrol ya da başka
stratejik kaynaklar üzerinde kontrol sağlama gibi derin hesaplar içine
girmiyor, giremiyor. İnanç, tarihsel bağlar ve insanlık gibi idealist
duygularla müdahil olduğumuz bu krizde, İŞİD gibi dindar görünümlü, PYD gibi
Kürt milliyetçisi görünümlü pek çok aktörün anlık hesapları ve ayak oyunları
karşısında “idealist stratejimiz ve buna bağlı taktiksel adımlarımız” maalesef hep
akim kaldı.
OYNAK BİR ZEMİNDE
DİK DURMAYA ÇALIŞIYORUZ
Herkesin, hatta
üzerine bastığımız zeminin bile oynak olduğu bir ortamda dik durmanın çabası ve
ısrarı içindeyiz. Daha İŞİD tam olarak gerilemeye başlamadan önce bile İŞİD
sonrası hesaplar yapmaya başlayanlara karşı Fırat Operasyonu etkili bir cevap
oldu. Suriye’nin toprak bütünlüğü sadece bölgede ve Türkiye’de yaşayan
Kürtlerle ilgili bir hesabın sonucu değildir. Kuzey Irak’ta Bölgesel Yönetimin
ve bölge halkının yaşamaya devam ettikleri kaos, buradaki sorunun “ver kurtul”
la çözülebilecek bir konu olmadığını çoktan gösterdi. Bu nedenle Türkiye
Suriye’nin bütünlüğünün korunması konusunda ısrarcı.
YPG’LİLERİN BÖLGE
İNSANINA YAPTIKLARI ORTADA
YPG’nin eline geçen yerlerde İŞİD’li militanların YPG ile
anlaşarak kamyon ve otobüslerle taşınması olayı ve YPG’li teröristlerin bölge
insanına yaptıkları, YPG’lilerin kapasite ve vizyonunu hâlihazırda ortaya
koymuş durumda. Şayet YPG’nin PKK ile bir bağı olmasaydı sadece bu olaylar bile
böyle bir yapılanmaya izin verilmesinin Bölgenin geleceği açısından bir felaket
olacağını ortaya koymaya yeterdi. Dolayısıyla Türkiye’nin Afrin’e müdahale
etmeyip burada yaşananlara seyirci kalması kendi bekası ve bölgenin geleceği üzerinde
kumar oynaması ile eş değer anlam taşıyacaktı.
TÜRKİYE’NİN
BÖLGEDE OLMASI İÇİN HAKLI GEREKÇESİ VAR
Türkiye Suriye’de ki YPG yapılanmasından rahatsız
olmasına karşın bölgeye müdahale edebilmek için uluslararası hukuk açısından
haklı ve güçlü bir gerekçeye ihtiyacı vardı. ABD son yaptığı açıklamalarla ve
eylemleriyle bu fırsatı Türkiye’ye vermiş oldu. Rusya ve İran Suriye’deki
varlığını rejimin kendilerini davet etmiş olmasına dayandırırken, ABD ise
Suriye’deki varlığına İŞİD’le mücadeleyi bahane etti. Türkiye ise Suriye’de
yaşanan insanlık dramına dikkat çekmeye çalışsa da bu vicdanı tefessüh etmiş
dünyada ne Suriyelileri ne de Türkiye’yi kim dinler? Dolayısıyla bugün Afrin’e
müdahale ederken Türkiye daha güçlü bir gerekçeyi kullanma fırsatı yakalamış
oldu ve bu fırsatı kaçırmamalıydı.
YPG’Yİ O BÖLGEDEN
SİLENE KADAR DEVAM ETMELİYİZ
Bu noktadan sonra Türkiye YPG’yi Afrin’den çıkartana
kadar müdahalesini devam ettirmek zorunda. Hatta daha sonrasında da bölgede
kalması yerinde olacaktır. Fakat operasyon için Rusya ile bir anlaşma yapılmış
olma ihtimali çok yüksek gibi görünüyor. Bu nedenle harekât öncesi Rusya geri
çekilerek alanı boşalttı, Türkiye’de operasyon sonrası bölgede kalmayacağı
yönünde açıklamalar yaptı. Türkiye Bölgeye yaptığı müdahale sonrası Afrin’i
temizlemekle YPG’ye çok önemli bir kayıp verdirmiş olacak. NATO’nun ve ABD’li
yetkililerin “Zeytin Dalı” operasyonu üzerine ilk elden yapmış olduğu
açıklamalar Türkiye’nin güçlü bir argümana dayalı olarak Bölgeye müdahale
ettiğini ortaya koyuyor. İngiltere’nin açık desteği anlamına gelecek ifadeleri
dikkat çekici. Bu harekata yönelik en kuşkulu ifadeler Almanya’dan geldi.
Fransa ise gerek Suriye ve gerekse Kürtler üzerindeki hesapları nedeniyle ve
Suriye’nin eski mandater devleti olması hasebiyle konuyu BM’ye taşıyan ilk
devlet oldu.
Bu harekâtın iç politikaya olan olumlu yansıması ise
tartışmasız. Ülkenin bir bayrak etrafında toplanması Türkiye’nin uluslararası
alanda yürüttüğü politikanın elini de güçlendirecektir.
Bu vesile ile
harekatta yer alan askerimizi Allah’a emanet ederek muvaffakiyetler diliyoruz.”
YORUMLAR