Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, Tıp Fakültesi
Dahili Tıp Bölümleri ve Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Tayfun Uzbay, koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerinin önemine işaret etti.
Aşılamanın önemini vurgulayan Uzbay, “Bugün aşıya karşı bir karşıtlık var.
Önleyici ve koruyucu tıbbın en önemli aracı aşıdır. Aşı reddediciliği çok
tehlikelidir” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Haydar Sur, “Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye’yi riskli ülkeler arasında görmüyor”
diyerek Sağlık Bakanlığı’nın çok önemli çalışmalar gerçekleştirerek bu süreci
iyi yönettiğini söyledi.
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve
Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Songül Özer de Korona virüsünün diğer virüslerden
farkı olmadığını, Türkiye’de de görülmesinin mümkün olabileceğini ancak panik
yapılmaması gerektiğini vurgulayarak özellikle el hijyenine özen gösterilmesi
gerektiğinin altını çizdi.
Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi;
Çin’in Wuhan kentinde 12 Aralık 2019 tarihinde görülmeye başlanan Korona
virüsüne ilişkin doğru bilinen yanlışları, salgının olası halk sağlığına
etkilerini, virüsün özelliklerini, korunma yöntemlerini ve bağışıklık sistemine
etkisi gibi merak edilen tüm konuları kamuoyu ile paylaştı.
Prof. Dr. Haydar
Sur: “Korona virüsünün davranış kodları üzerinde yoğunlaşılmalıdır”
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Senato Salonu’nda
düzenlenen “Korona virüsü hakkında doğrular ve yanlışlar” başlıklı basın
toplantısında konuşan Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Haydar Sur, Çin’de ortaya çıkan virüsün bugün itibariyle Hong Kong ve
Filipinler’de de ölüme yol açtığını söyledi.
Normalde tıp dünyasının insanlardaki mevcut ve meydana
gelebilecek hastalıkları, çeşitli mikroorganizmaları önlemek için sessiz
sedasız çalıştığını belirten Prof. Dr. Haydar Sur, “Ancak bu çalışmalar bugün
bu kadar gün yüzüne çıkıyorsa bir sorun var demektir. Her yeni durum, tıp
insanlarında gözlem altına alınır ve oluş nedenleri ortaya çıkarılmak üzere
netice alınmaya çalışılır. Hastalığın doğal seyri çözülür. Hastalığın doğal
seyrini çözümlemeden yapacağımız her hamle tabiri caizse ampirik sonucundan
emin olmadığımız çabalardan ibaret kalacaktır. Halbuki sebep sonuç ilişkisini
tam çözebilmek için hastalığın davranış kodları üzerinde yoğunlaşılması lazım.
Şu anda dünyada yapılan şey budur. Alınan önlemleri abartılı bulabilirsiniz ama
bu yapılmak zorunda. Korona’da bilinmez bir durumla karşı karşıyayız. Bunu
bilinir hale getirene kadar bu kriz ortamını devam ettirmekte fayda var.
Hastalığın davranış kodları tam olarak çözüldüğü takdirde bunun nelere sebep
olabileceği, bunun nasıl önlenebileceği konusunda bilimsel sebep sonuç
ilişkileri ortaya konulup sonra normal hayata dönülür. Bugün sabah yeni bir
bilgi daha öğrendik. Çin’den sonra Hong Kong ve Filipinler’de de ölüm haberleri
geldi. Bu ölüm vakalarının Çin’in dışına da taşması bir dönemeci daha
yaşadığımız anlamına geliyor” dedi.
Prof. Dr. Haydar
Sur: “Türkiye Korona riski taşımıyor”
Korona virüsünün insanlığın karşılaştığı son virüs
olmadığını belirten Prof. Dr. Haydar Sur, “Çin’de 9 günde bir hastane
yapabilecek teknolojiye sahip artık dünya. Bu sevindirici bir durum, demek ki
önlem alabilecek yeterli güç var. Domuz gribi de domuz çobanlarından geçen bir
virüstü, hayvanlarıyla sık bir arada oldukları için meydana geldi bu virüs.
Nasıl ortaya çıktı, insandan hayvana, domuzda mutasyona uğrayarak yine insana
geçerek ölümlere yol açtı. Bugün Korona virüsü yüzünden ölenlerin çoğu 65 yaş üstü,
kalp, tansiyon, akciğer-karaciğer sorunları, böbrek yetmezliği gibi
hastalıkları olan kişiler. Bağışıklık sistemi güçlü olanlarda bu virüs sağlık
sorunu yaratamıyor. Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye’yi riskli ülkeler arasında
görmüyor. Sağlık Bakanlığı çok iyi çalışıyor, Dünya Sağlık Örgütü’nden 10 gün
önce hamlelerini yaptı. Oraya enfeksiyon ilaçları gönderdi, o bölgedeki
vatandaşlarımızı alıp Türkiye’ye taşıdı. Her şey çok şeffaf. Türkiye bu virüsü
sorun yaşamadan atlatacaktır” diye konuştu.
1 litre kaynamış
şuya 10 miligram çamaşır suyu!
Virüslerden korunmada hijyen ve temizliğin önemine işaret
eden Prof. Dr. Haydar Sur, herkesin kendi dezenfektanını da kolayca
yapabileceğini belirterek “1 litre kaynamış suya 10 miligram çamaşır suyu
dökerek hazırlayabilirsiniz. Bir bez yardımıyla bu karışımı temizliklerde
kullanabilirsiniz” dedi.
Prof. Dr. Tayfun
Uzbay: “Komplo teorileri zaman kaybettirir”
Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, Tıp Fakültesi
Dahili Tıp Bölümleri ve Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Tayfun Uzbay, Korona virüsünden korunmada koruyucu ve önleyici sağlık
hizmetlerinin öneminin bir kez daha anlaşıldığını belirterek özellikle aşının
önemli olduğunu söyledi.
Korona virüsünde çok fazla komplo teorisi olduğunu ancak
kanıt olmadığı için olasılıklar üzerinden sadece vakit kaybedildiğini ifade
eden Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Önemli olan burada nasıl tedavi uygulanacağıdır.
Bu komplolardan biri batı dünyasının Çin ekonomisini bitirmek için böyle bir
virüs geliştirdiğidir, Çin’in laboratuvarlarında biyolojik silah üretirken bu
virüsün dışarı taştığı şeklinde teoriler de var. Bu virüs mutasyona uğradı.
Yılandan onunla beslenen yarasaya geçerken mutasyona uğradı, yarasayı tüketen
insana geçtiğinde bir kez daha mutasyona uğradı bu virüs. Günde birçok
mikroorganizma ile temas ediyoruz, vücudumuz yüzde 95’ini imune ederek bazen
yüzde 5’inden etkilenebiliyor. Kana geçmediği sürece önemli bir tehlike
oluşturmuyorlar. Zaten biz onu vücudumuzdan attığımızda uzun süre canlı
kalamadığı için ölüyor. Korona’ya baktığımızda sadece insandan insana solunum
yoluyla geçtiğini görüyoruz. Bundan sonra başka bir şekilde mutasyona uğrayıp
geçiş yapması pek muhtemel değil. İnsandan hayvana, hayvandan yine insana geçen
ama geçerken öldürücü olan virüsler de var. Yıllardır orada yılan ve yarasa
tüketiliyor, ne zaman mutasyona uğrayacağını tahmin edemiyorsunuz. Gördüğünüz
gibi sonunda mutasyona uğrayarak ölümlere yol açtı. Ölümlerin yüzde 5-6’yı
geçeceğini düşünmüyorum ama bu önlemlerin zayıflatılması anlamına gelmiyor.
1918’de İspanya’da Influenza 40 milyon insanın ölümüne yol açmıştı. Orada
bağışıklık sistemi zayıf olanlar öldü, sağlam ve güçlü olanlar kaldı. Bugün
yaşayan halkı, o salgından sağlam çıkanların genlerini taşıyor” dedi.
Prof. Dr. Tayfun
Uzbay: “Aşı karşıtları kötü sonuçları da göze almalı”
Bu tür salgınların aslında insanlık için büyük bir fırsat
olduğunu belirten Uzbay, “Küreselleşen dünyada herkesin birbiriyle kolayca
iletişim kurduğu bir dünyada yaşıyoruz. Salgınların da çok hızlı yayılabileceği
bir dönemdeyiz. İspanya’da 40 milyon kişinin öldüğü grip salgını bugünkü
şartlarda olsaydı ölü sayısı 4 milyara çıkabilirdi. Bugün aşıya karşı bir
karşıtlık var. Önleyici ve koruyucu tıbbın en önemli aracı aşıdır. Amerika’da
aşı üreten bir ailenin daha güçlenmesi, güçlü kalması için aşı kullanılıyor,
tıp dünyası bunu insanlara empoze ediyor gibi bir algı oluşturulmaya
çalışılıyor. Böyle bir şey kesinlikle olamaz. Aşıya karşı olanların salgıladığı
mikroorganizmalar başkalarında ciddi problemlere sebep oluyor. Aşı
reddediciliği çok tehlikelidir. Bu virüse karşı çok hızlı bir şekilde aşı
tedavisi hazırlanıyor. Yine aşı sayesinde önceki virüslerin daha tehlikeli ve
öldürücü olması önlenmişti. Aşı karşıtlarının istediğini yaptığımızda, hiçbir
hastalık için aşı kullanılmadığında ortaya çıkacak ciddi sağlık problemlerinin,
ölümlerin sorumluluğunu alabilecekler mi?” diye konuştu.
Prof. Dr. Tayfun
Uzbay: “Sülük tedavisinde dikkatli olunmalı”
Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan sülükteki
tehlikelere de dikkat çeken Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Tıpta sülük kullanımı
yaygınlaştığını duyuyoruz. Burada iki türlü sülükten bahsediyoruz. Biri
laboratuvar ortamında yetiştirilen ve analizleri yapılan kültür sülükleri,
diğeri ise merdiven altı diye tabir ettiğimiz son derece sağlıksız ortamlarda
tutulan ve insan cildine uygulanan sülükler. Uzakdoğu’dan getirildikleri
söyleniyor ve bu sülükler vücuda yapışarak kan emiyor. O esnada kanla temas
olduğu için kendisinde virüs varsa insana geçmesi muhtemel. Biz Sağlık
Bakanlığı’nın onayladığı bu uygulamaya karşı değiliz, onların riskleri
hesaplanmıştır. Karşı olduğumuz sağlıksız ortamlarda tutulup tedavi diye
insanlara uygulanan tehlikeli metoddur” diye konuştu.
Dr. Songül Özer:
“Korona virüsü Türkiye’ye de gelebilir, endişe edilmemelidir”
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve
Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Songül Özer de Korona virüsüne ilişkin Çin’in
açıkladığı güncel bilgileri paylaştı. Dünyada şüpheli vaka olarak tanımlanan 23
bin 214 kişi olduğunu, doğrulanmış vaka sayısının 20 bin 471 olduğunu söyledi.
Özer, 426 kişinin de hayatını kaybettiğini ifade etti. Bu virüsü vücuduna almış
ama tam olarak iyileşmiş kişi sayısının da 624 olduğunu belirtti.
Dr. Songül Özer:
“Abartılı haberlere itibar etmeyin, el hijyenine özen gösterin”
Korona virüsünün Dünya Sağlık Örgütü’nün kabul ettiği bir
virüs olduğunu belirten Özer, sosyal medyada yer alan abartılı haberlere de
itibar edilmemesi gerektiğini vurgulayarak özellikle el hijyenine önem
verilmesi gerektiğini söyledi.
Dr. Songül Özer, şunları söyledi: “2002 yılında ilk
olarak Minsk kedilerinden bulaşan SARS virüsü adıyla kendini gösterdi. Zatürre
ve akut solunum enfeksiyonlarına yol açtı. Arabistan’da ise Mers Cow adıyla tek
hörgüçlü develerden bulaşmıştı. Bugünkü Korona virüsü sindirim sistemini
etkilemiyor. Er geç Türkiye’ye gelecektir. Sosyal medyada ve televizyon
haberlerinde birdenbire yere düşen insanlar görülüyor, böyle bir durum
kesinlikle söz konusu değil. Korona’nın böyle bir etkisi yok. Bu virüsten
korunmak için antibakteriyellere gerek yok, cildi daha çok çatlattıkları için
koruduğunuzu düşünseniz bile enfeksiyona açık hale getirdiğinizin farkında
değilsiniz. Korona ve verem dahil birçok virüsün size bulaşmasını elinizi 25-30
saniye sabunla yıkayarak önleyebilmeniz mümkün. Tıbbi maskelere ihtiyaç yok.
Hapşırdığınızda, öksürdüğünüzde avucunuzun içi ile değil dış yüzeyi ile veya
kolunuzla ağzınızı kapatarak salgınızın tekrar size ve etrafa bulaşmasını
engellemelisiniz. Kağıt mendil kullanmalı ve mutlaka hemen çöpe atmalısınız.
Virüsler çok hızlı yayılırlar ama dış ortamda uzun süre canlı kalamazlar.
Onların canlı kalmasını ve yayılmasını sağlayan en önemli besinleri kandır.”
Dr. Songül Özer:
Çin’den gelen paketlerde bulaşıcılık mümkün değil!
Virüs Türkiye’de görülmediği için şuan maske takmaya gerek olmadığına dikkat çeken Özer; “Virüsler çok hızla yayılırlar ama çok önemli güzel bir tarafı vardır, dış ortamda uzun süre canlı kalamazlar, canlı kalabilmeleri için mutlaka canlı hücreye ihtiyaç duyarlar. Çin'den gelen paketlerde bulaşıcılık mümkün değil. Bunların üzerinden veya taşıyan kişiler aracılığıyla bulaş söz konusu olamaz” dedi.
YORUMLAR