Erdoğan, üç gün boyunca kampta yapılan çalışmaların ülke
ve parti için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.
Erdoğan, AK Parti'nin Türkiye'nin en büyük siyaset ailesi
olduğunu ve her gün daha da genişleyen, büyüyen, birbirine kenetlenen bu
ailenin bir mensubu olmaktan iftihar ettiğini belirterek, "AK Parti'nin en önemli özellklerinden biri de vefanın,
dayanışmanın, kardeşliğin partisi olmasıdır. Birileri, bizim partimizdeki
değişimle ilgili ifadelerimizi, aslında neyi anlattığımız, neyi kast ettiğimiz
çok belli olduğu halde, ısrarla farklı yönlere çekmenin gayreti içindedir.
Halbuki AK Parti'nin nasıl ortak geçmişini, ortak geleceğine dönüştürme
iradesine sahip büyük bir parti olduğunun en güzel ispati işte bu
toplantıdır." ifadesini kullandı.
Bu büyük birlik, beraberlik, kardeşlik, dava ve yol arkadaşlığının asla kişilerle kail olmadığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti: "Şahsım dahil hiç kimse elbette kendini davamızın üzerinde göremez ama aynı zamanda bu davanın her bir ferdi ülkemize, milletimize, medeniyetimize, tarihimize yaptığı hizmetler itibarıyla başlı başına bir kahramandır. Hiç kimse bilmese, hiç kimse takdir etmese de ben bunların hepsini de çok iyi biliyorum ve her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. İyi ki varsınız, iyi ki sizlerle yol arkadaşlığı yaptım, iyi ki tüm bu başarıların altına sizlerle birlikte imza atma şerefine nail oldum, iyi ki geleceği de sizlerle birlikte inşa etme şansına sahibim. Bir faniye bundan daha büyük mutluluk nasip olabilir mi?"
EN HAFİF TABİRİYLE
AKIL TUTULMASIDIR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye yönelik her saldırının,
ülkenin önüne çıkarılan her engelin, musallat edilen her belanın
sorumluluklarını daha da arttırdığını vurguladı.
AK Parti'yi yıkmadan Türkiye'yi yıkamayacağını görenler
olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ülkemizle
birlikte partimizi de hedef alıyorlar. Bunun için bizim birliğimizi,
beraberliğimizi, kardeşliğimizi her zamankinden çok daha güçlü tutmamız
gerekiyor. Milletimize hizmetkar olarak başladığımız bu yolda, aynı şekilde
devam ettiğimiz müddetçe Allah'ın izniyle bize kimse zarar veremez. Bize
verdiği desteğe karşılık milletimize şükran borcumuzu ödemenin tek bir yolu
vardır, o da çok çalışmaktır, daha çok proje üretmektir, daha çok yatırım
yapmaktır, refahı daha çok artırmaktır.
Milletimiz
istiklali ve istikbali için geçmişte Çanakkale'den İstiklal Harbimize kadar tüm
seferberliklerde, daha sonra terörle mücadelede, 15 Temmuz'da, sınır ötesi
harekatlarımızda gözünü kırpmadan hayatını ortaya koymuştur. Böyle bir milleti,
ana muhahlefet partisinin yaptığı gibi yalanla, çarpıtmayla, istihzayla, hatta
çoğu kere alenen hakaretle kendine ram edeceğini sanmak en hafif tabiriyle akıl
tutulmasıdır. Biz milletime gönülden bağlı olduğumuz, her işimizi de
milletimizin gönlüne girmeyi amaçlayarak yaptığımız için 15 yıldır
iktidardayız."
BİRER SİYASİ CESET
HALİNE DÖNÜŞMÜŞLERDİR
İktidara ilk geldikleri yıllarda ülkede vesayet
odaklarıyla hareket etmeyi, milletin rızasını kazanmaya tercih edenlerin
bulunduğunu gördüklerine işaret eden Erdoğan, bugün onların hiçbirisinin
esamesinin okunmadığını, bölücü örgüt ve uzantılarının buram buram ihanet kokan
eylemleriyle, bölge halkıyla birlikte tüm milleti sindireceklerini, devlete diz
çöktüreceklerini sandıklarını aktardı.
Erdoğan, "Teröristler
dağlarda birer birer imha edilirken, onların uzantıları da artık kimsenin ne
dediklerine, ne yaptıklarına bakmadığı birer siyasi ceset haline
dönüşmüşlerdir." dedi.
Bu süreçte bir de eğitim, hizmet, himmet ve
yardımlaşmanın istismar edildiğini Erdoğan, böylece devlet ve toplum hayatının
içine bir kanser hücresi gibi sızmaya çalışanların ortaya çıktığını belirtti.
DAHA ÇOK KİTAPLAR
YAZILACAK
FETÖ denen bu ihanet çetesinin, emniyet, yargı, ordu,
eğitim, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları içindeki militanları
aracılığıyla el koymaya, millete boyunduruk vurmaya çalıştığını anımsatan
Erdoğan, "Bugün onların hepsi
mahkeme salonlarında hukuka hesap verirken, milletimizin vicdanında çoktan
mahkum edildiler. İşte şimdi yalanlar ve bu yalanlarla kendilerini kurtarma
gayretleri... Bunlarla ilgili davalar da yavaş yavaş sonuçlanmaya
başladı." ifadesini kullandı.
Erdoğan, salonda bulunanlara, bu kişilerin mahkemelerde
yaptıkları şovlara ve yurt dışında yürüttükleri provokasyonlara bakmamaları
gerektiği çağrısında bulunarak, "Şu
anda yargı önünde hesap verenler, davalar bitip kendilerini hükümlü olarak
cezaevlerinde bulduklarında yaptıkları ihaneti düşünecek çok zamanları,
etraflarında bunu kendilerine hatırlatacak çok kişileri olacak." diye
konuştu.
Herhalde 15 Temmuz gecesinin, 16 Temmuz gün ve gecesinin
değerlendirilmesi yapıldığında bu ümmetin nelerden kurtulduğunun çok iyi
bilineceğine işaret eden Erdoğan, o gece bütün olanlar masaya yatırıldığında
ise daha çok kitap yazılacağını kaydetti.
Erdoğan, "Bir
gerçeği çok iyi yakalamamız lazım ve bilmemiz lazım. 911 kilometre bir Suriye
sınırı ve burada çok ciddi bir devlet yapılanması ön çalışmaları var, en
batısından en doğusuna. Bugün biz buna sessiz kalırsak ki geciktik, o zaman bu
yapılanma orada ne yapacaktır, tahakkuk edecektir." dedi.
Erdoğan, "Bir
millet ki hep söylüyorum, söylemeye devam edeceğim. Yani F-16'ların altına bu
kadar büyük bir cesaretle yatabiliyorsa, tankların altına Sabri'ler kendini
atabiliyorsa, topların karşısında durabiliyorsa, bütün o taramalıların
karşısında durabiliyorsa buradaki imanın söndürülmesi mümkün değildir. Aslolan
da o değil mi? Hep söylüyoruz, 'İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız
olan paslı yürek, sinede yüktür.' Paslı yüreklerle passız olanlar o gece
savaştılar ve bunun neticesini aldık." değerlendirmesinde bulundu.
Yıllarca samimi duygularını istismar ettikleri insanların
nafakalarından artırarak verdikleri paralarla kurdukları sefahat düzenlerini
yurt dışında sürdürenlerin akıbetinin karanlık olduğunu vurgulayan Erdoğan,
Türkiye'nin FETÖ ile ilgili girişimlerinin yavaş yavaş da olsa netice vermeye
başladığını bildirdi.
Erdoğan, şöyle konuştu: "Şu anda mahkumiyet kararları da onlara ulaştırılıyor, ulaştırılacak. Yurt dışındakilerin de tavrını çok daha iyi göreceğiz. Biliyoruz da şimdi uluslararası hukuk açısından da göreceğiz. Ne doğuda ne de batıda artık bu örgütün hiçbir mensubu eskisi kadar rahat değildir, olamayacaktır. Bugün olmazsa yarın ama birgün mutlaka FETÖ ihanet çetesi mensubu herkes ülkesine ve milletine yaptığı ihanetin hesabını verecek. Artık vatansız olduklarını marifet gibi anlatanların, gittikleri her yerde sığıntı gibi muamele gördüklerini fark ettiklerinde yaşayacakları pişmanlığın bir faydası olmayacak. Muteber alimlerimizi yaptıkları çalışmalar, ortaya koydukları görüşler, FETÖ'nün sadece devletimiz için değil aynı zamanda dinimiz içinde de paralel yapı kurduğunu gösteriyor.
Açık konuşmak,
adını doğru koymak lazım. FETÖ, başladığı yer neresi olursa olsun, geldiği
nokta itibarıyla fasık, sapkın, ehli sünnet akaidine mugayir bir harekete
dönüşmüştür. Bunun için de FETÖ, tarihteki her fasık hareket gibi dinimizle ve
milletimizle ilgili karanlık düşünceleri olan kimselerin doğal müttefiki,
kullanılmaya elverişli aracı haline gelmiştir. İslamın ana çizgisinden yani
sıratı müstakimden sapan her yapıya kollarını, kucaklarını, imkanları sonuna kadar
açan Batı'nın bunları niçin böylesine sıkı bir şekilde sahiplendiğini artık
daha iyi anlıyoruz."
YARGI BU, KARARINI
VERMİŞ, MESELE BİTMİŞTİR
Erdoğan, son 2 asırda birçok bölgede ortaya çıkan farklı
hiziplerin, hatta her ne kadar mücadele ediyor gibi gözükseler de DEAŞ ve El
Kaide türü yapıların fikri nüvesini oluşturan hareketlerin gerisinde hep
Batı'nın elinin gölgesinin olduğunu ifade edererek, "PKK nereye sığınıyor? Batı'ya. DEAŞ nerede? Batı'da. Batı'dan
gelip Türkiye üzerinden Suriye'ye de girmek istediler. Yakaladıklarımızı zaten
gönderdik. Peki Feto nerede? O da Batı'da. Şu anda Batı'da Ali'siz Alevilik var
mı? Var. Onları da kendi içinde ayrıca parçamalaya gayret ediyorlar. Bununla da
kalmıyorlar çok ciddi parasal destekler vermek suretiyle de bunların
güçlenmesine, oradaki faaliyetlerini sürdürmesine de destek veriyorlar."diye konuştu.
FETÖ'nün de Avrupa'nın değişik ülkelerinde çok ciddi destekler almak suretiyle yapılandığını dile getiren Erdoğan, "Kendilerine sorduklarımızda aldığımız cevap şu, 'İltica ettiler.' Ne demek iltica ettiler? Bunlar hain, bunlar katil, bunlar kesinlikle şu anda terörist. Bizim mahkemelerimizin bunlar hakkında verdiği kararlar var. Bizden tabii birilerini istemeye kalkıyorlar. Kusura bakmayın. Bizden istediklerinizi alabilmeniz için önce istediklerimizi de bize verin. Senden istediğim zaman 'yargı' diyorsun. Bizden istediğiniz zaman kusura bakmayın, bizde de yargı. Yargı bu, kararını vermiş, mesele bitmiştir."ifadelerini kullandı.
EZANIN GÜCÜ,
SİLAHIN GÜCÜNE GALEBE ÇALMIŞTIR
Genel Başkan Erdoğan, AK Parti olarak tüm bu fitne ve
terör odaklarına karşı Türkiye'nin ve milletin beka müdafaasıyla birlikte sahih
İslam anlayışını yüceltmenin mücadelesini de verdiklerini belirtti. Milletin
bağımsızlık ve gelecek mücadelesiyle sahih İslam geleneğini temsilinin bin yılı
aşkın süredir içiçe geçtiğini vurgulayan Erdoğan, "İşte bu sebeple 15 Temmuz gecesi, salanın gücü, ezanın gücü,
silahın gücüne galebe çalmıştır. Rabbimden kıyamete kadar da milletimizi bu
yoldan ayırmamasını diliyorum." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin başında dolanan kara bulutların hiçbirinin
diğerinden bağımsız olmadığının altını çizen Erdoğan, şunları söyledi: "Her kim Gezi olaylarıyla ihanetin
ilgisinin olmadığını söylerse bilin ki ya cahildir ya da kendisi de aynı
ihanetin içindedir. Her kim bölücü terör örgütünün eylemleriyle DEAŞ'ın
ülkemize yönelik saldırılarının alakasının bulunmadığını iddia ediyorsa bilin
ki ya dünyadan bihaberdir veya o da aynı dünyanın bir parçasıdır. Her kim
ülkemize yönelik ekonomik tecrit operasyonlarıyla Avrupa Birliğinin sözlerini
yutma pahasına takındığı tavrın aynı eller tarafından kotarılmadığını öne
sürüyorsa bilin ki ya hiçbir şeyden anlamıyordur ya da her şeyi
biliyordur."
Suriye ve Irak'taki gelişmelerin de Türkiye'den bağımsız
olmadığına işaret eden Erdoğan, Kuzey Afrika, Akdeniz ve Karadeniz’deki
gelişmelerin de Türkiye ile ilgisinin bulunduğunu söyledi.
BİZ SURİYE'YE
GİTMEDİĞİMİZDE SURİYE BİZE GELİYOR
Balkanlar ve Kafkaslar'ı hem coğrafi hem insani ilişkiler
hem de stratejik olarak "canımızdan bir parça" olarak tanımlayan
Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz bu
şekilde sayınca birileri hemen karşımıza dikilip, 'Siz daha Türkiye'nin iç
meselelerini çözemiyorsunuz, niçin bu kadar geniş bir coğrafyayla
ilgileniyorsunuz?' diyorlar. Halbuki çok derin akrabalık ve dostluk
ilişkilerimizin bulunduğu bu coğrafyalardaki gelişmelerin hiçbiri bizim
içişlerimizden, milli güvenliğimizden, bugünümüzden ve geleceğimizden ayrı
düşünülemez. Bizim kimsenin içişlerine karıştığımız yok. Biz sadece kendi
içişlerimizi güvence altına almaya çalışıyoruz. Biliyoruz ki Suriye'de kaos
olursa biz burada nasıl huzur içinde yaşayacağız. Zulümden kaçan 3 milyonun
üzerindeki Suriyeli kardeşimiz ülkemizde barınmıyor mu? Biz Suriye'deki
gelişmelere sırtımızı dönsek bile krizin sonuçlarından kaçabilir miyiz? İşte
biz Suriye'ye gitmediğimizde Suriye bize geliyor.
Kendimizi
aldatmayalım, bir gerçeği çok iyi yakalamamız lazım ve bilmemiz lazım. 911
kilometre bir Suriye sınırı ve burada çok ciddi devlet yapılanması ön
çalışmaları var. En batısından en doğusuna. Bugün biz buna sessiz kalırsak ki
geciktik, o zaman bu yapılanma orada ne yapacaktır? Tahakkuk edecektir. İşte
Cerablus'tan müdahaleyi yaptık ki Sayın Obama döneminde kendileriyle defaatle
bunları konuştuk, maalesef hep oyalama, oyalama, adım atılamadı. Artık bu
dönemde daha bekleyemeyiz dedik ve Cerablus'a girdik. Hani hep söyledim ya
artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz dedik ve Cerablus'a girme olayı işte
bu adımın ta kendisidir."
Erdoğan, Türkiye'nin güneyde Cerablus'a ardından
Er-Rai'ye hemen arkasından da Dabık'a kadar indiğini belirtti.
Durmadan güneye doğru devam ettiklerini ve El Bab'a da
girdiklerini anımsatan Erdoğan, "El
Bab'a inince bazıları iyice tutuştu. Halbuki biz buralarda kiminle mücadele
ettik? DEAŞ'ın kendisiyle mücadele ettik, buraları DEAŞ'tan temizledik. Dünya
bir taraftan DEAŞ ile ilgili bize fatura keserken biz DEAŞ ile burada mücadele
veriyorduk. Teröristlere bunlar ücretsiz silah verirken biz ücretimizle dahi
bunlardan silah alamıyorduk ama mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürdük ve 2
bin kilometrekarelik alanı güvence altına aldık. 100 bin civarında buradan ayrılmış
olan Arap kardeşlerimiz geldi, kendi topraklarına yerleşti." diye
konuştu.
Erdoğan, terör örgütlerinden boşalan bölgeye vali tayin
ettiklerini, buralarda hastane ve okul çalışmaları yaptıklarını, bunu hala
devam ettirdiklerini söyledi.
"Her an bizim
sınırdaki illerimiz tehdit altındadır. Hatay'dan al gel Gaziantep, Kilis,
Şanlıurfa, Mardin bütün buralarda bir tehdit var. Eğer biz tedbirimizi
almayacak olursak bugün üç, beş, on, yirmi havan topu geliyorsa yarın başka
bombalar buraya inmeye başlardı." diyen Erdoğan, angajman kurallarını
uygulamak suretiyle gerekli dersleri verdiklerini ve karşı tarafı
sindirdiklerini ifade etti.
İDLİB'DEKİ
ÇATIŞMASIZLIK BÖLGESİ
Şimdi ise olayın daha farklı bir boyuta doğru
ilerlediğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Halep'ten kimler kaçmak zorunda
kaldı? Oradaki kardeşlerimiz. Halep nedir? Ya Halep bizim kardeşlerimiz. Bugün
Gaziantep'e bak orayı Halep'ten ayıramazsın, hep bunlar içi içedir. Halep'teki
o insanlar o varil bombalarının altından mecburen İdlib'e kaçmak zorunda
kaldılar. Bugün milyonlarca insan İdlib'de ama her an yine tehdit altındalar.
Öyleyse bize düşen bir görev de İdlib idi ve Astana'da bunun çalışmalarını
yaptık. İran, Türkiye, Rusya bu çalışmaları yaptık. ABD de büyükelçilik
seviyesinde bunlara katıldı. Alınan kararları şimdi biz İdlib'de uygulamaya
koyduk. Neydi o? Çatışmasızlık bölgesi. Öyleyse bu bölgenin korunması nasıl
olacaktı? İşte dışarıda Rusya içeride de Türkiye olarak biz Özgür Suriye Ordusu
ile bu çalışmayı yürütüyoruz. Dün itibariyle adımı atılan, bu sabah ise
uygulamaya başlayan süreç şu anda devam ediyor ve herhangi bir sıkıntı olmadan
Özgür Suriye Ordusu ile beraber bizim de desteğimizle oradaki gayret, sakin bir
şekilde devam ediyor. Mesele, İdlib'de planlanan bu stratejiyi hayata
geçirmek."
YENİ BİR KOBANİ
YAŞAMAK İSTEMİYORUZ
Erdoğan, İdlib ve Afrin'in Türkiye ile iç içe olan yerler
olduğunu, buralarda var olan sıkıntıyı gidermek zorunda olduklarını dile
getirdi.
PYD/YPG denilen terör örgütünün sıradan bir örgüt
olmadığını belirten Erdoğan, "En
doğudan Akdeniz'e oluşturulmak istenen bir terör koridorunu biz bozmak
mecburiyetindeyiz, buna müsaade edemeyiz. Eğer biz buna müsaade edersek yeni
bir Kobani yaşarız, kusura bakmasınlar. Biz yeni bir Kobani yaşamak istemiyoruz
ve bunu yaşatmayacağız. Gerçek hak sahibi olanlar buralardan sürülmüştür. Hak
sahipleri de yerlerine gelecek. Bizim bu topraklarda gözümüz yok. Oraların
gerçek sahipleri de yerlerine yerleşsin istiyoruz, derdimiz bu. Aynı durum Irak
için de geçerlidir. Kuzey Irak yönetiminin referandum adımı Irak ile birlikte
tüm bölgede bitip tükenmek bilmeyecek çok kanlı, çok can acıtıcı ve hepsinin de
sonuçları bizi ilgilendirecek bir sürecin başlangıcı anlamına geliyor." şeklinde
konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimlikleri herkesçe malum olan bir
takım ellerin bölgeyi, burada yaşayan herkesin felaketine yol açacak şekilde
yeniden dizayn etmeye çalıştığını vurguladı.
Telafer'de daha önce yarısı Sünni yarısı Şia 400 bin
Türkmenin olduğunu, bu insanların tehdit altında Telafer'i terk ermek zorunda
kaldıklarını anımsatan Erdoğan, şu anda Telafer'de 8-10 bin civarında Türkmenin
olduğunu ifade etti.
Bu kişilerden yaklaşık 100 binin değişik yollarla
Türkiye'ye geldiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bütün bunların üzerinde durmak bizim için bir görev değil mi? Efendim, şöyle, böyle diyorlar. Kardeşlerim ne derlerse desinler. Biz ensar ve muhacir kültüründen gelmiş bir medeniyetin mensuplarıyız. Bunu bir defa böyle göreceğiz. Kılıçdaroğlu şöyle demiş. Kılıçdaroğlu ne derse desin, HDP şöyle demiş, ne derse desin. Hakk ne diyor biz ona bakacağız ve yola da böyle devam edeceğiz. Umutmayalım, ta Hint Yarımadasına üç beş tane mazlumun ahını dindirmek için kadırgalarını gönderen ecdadın mensupları, torunlarıyız. Öyleyse duramayız. İmkanımız neye el veriyorsa biz buna duyarsız kalsak bile göz göre göre gelen kötü sonuçlardan kurtulamayız. Bölgesel yönetimi kararından döndürmek için başlattığımız ve başlatacağımız yaptırımları eleştirenler yarın gerçekten çok büyük felaketler yaşanmaya başladığında acaba nasıl bir çözüm öngörüyorlar. Lütfetsinler de bunu da bilelim. Sırtında yumurta küfesi taşımayanlar için oturdukları yerden ahkam kesmek elbette çok kolay."
Erdoğan, geçtiğimiz günlerde bölgdeki kanaat önderleriyle
bir araya geldiğinde istisnasız hepsinin ülkeye bağlılıklarının tam olduğunu
ama bazılarının da kafalarında soru işaretleri bulunduğunu gördüğünü dile
getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Bölgenin
bağrına saplanan referandum hançerini birileri Kürtlerin hakkı kılıfıyla
pazarlamaya çalışıyor ve buna da müşteri buluyorsa yapmamız gereken çok iş var
demektir. Suriye'de kurulmaya çalışılan terör kantonlarına en küçük bir
muhabbeti, en küçük bir olumlu yaklaşımı olan zihnini ve gönlünü bölücülük
fitnesine kaptırmış demektir. Kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün. Biz,
Türkiye'nin, Suriye ve Irak kaynaklı tehditlerle köşeye sıkıştırılmasına izin
vermeyeceğiz. Saldırıları kendi topraklarımızda karşılamak yerine bizzat
kaynağında bu sorunları çözme stratejimizi adım adım hayata geçiriyoruz. İşte
Fırat Kalkanı bunun ilk adımıydı. Şimdi İdlib'de az önce ifade ettiğim
operasyon yürütülüyor. Bize dostluk gösterene yüreğimiz de kollarımız da sonuna
kadar açıktır. Bize husumet besleyenlere sözümüzü ise burada bir kez daha
tekrarlayayım, bir gece ansızın gelebiliriz."
Erdoğan, cephedeki yetkililerle sürekli irtibat halinde
olduklarını ve bilgi alışverişinde bulunduklarını belirterek, gelişmelerin
sonunun hayırlı olacağını aktardı.
Türkiye genelinde devam eden kongre süreçlerinin büyük
kongreyle nihayete ereceğini dile getiren Erdoğan, alınan neticelerle 2019
seçimlerinde partinin yükünü omuzlayacak teşkilatın da kesinleştirmiş olacağını
söyledi.
Erdoğan, 2019'un mart ayında gerçekleşecek mahalli
idareler seçimlerinin çok iyi neticelenmesi gerektiğine işaret ederek, "Mahalli idareler seçimlerinden ne
kadar güçlü çıkarsak, kasım ayındaki milletvekili ve cumhurbaşkanlığı
seçimlerine o kadar morali yüksek gireriz. AK Parti'nin mahalli idareler ile
milletvekili seçimlerindeki oy oranları arasında daima bir fark bulunduğunu
biliyoruz. Amacımız bu farkı mahalli idarelerdeki oylarımızı yukarıya doğru
çıkartarak kapatmaktır. Aksi taktirde mecliste sıkıntıya düşeriz."ifadelerini kullandı.
Erdoğan, eğer cumhurbaşkanlığı seçiminde arzu edilen
netice alınamaz ise diğer başarıların da havada kalacağını belirterek, boşa
geçirilecek tek bir saniyenin olmadığını ve kendisi de dahil olmak üzere
herkesin çok çalışması gerektiğini kaydetti.
MESELE KEMİYET
DEĞİL, KEYFİYET MESELESİDİR
Hizmetler çalışmalarına ara vermeden devam edeceğini dile
getiren Erdoğan, "Gidemediğimiz yer
bizim değildir, bunu da böyle bileceğiz. Hem ülkemizin meselelerinin çözümü hem
partimizin seçimlerde elde etmek isteği neticeler için hep birlikte çok
çalışmalayız. Türkiye'yi 2023 hedeflerine bu kadro ulaştıracak."ifadesini kullandı.
İstişare toplantılarında yapılan sunumlar ve yöneltilen
soruların, her alanda gerçekleştirilen büyük icraatların yanında çözüm bekleyen
pek çok sorunun da olduğunu gösterdiğinin altını çizen Erdoğan, şunları
kaydetti: "Bu konuda
miletvekillerimizle ikili görüşmeler yaptım. Kendi illeriyle ilgili bazı
sorunları benimle de paylaştılar. İnşallah bütün bu krizleri de süratle, yoğun
bir şekilde aşarız ve geleceği çok daha güçlü bir şekilde inşa ederiz. Kadın
kollarımız, gençlik kollarımız, aman çok gayretli olacağız. Üye sayılarımız
güzel ama yeterli değil. Sayımız ne kadar fazla olursa olsun, mesele kemiyet
meselesi değil, keyfiyet meselesidir. Hem krizlerle mücadele edebileceğimizi
hem de hedeflerimiz doğrultusunda programlarımızı adım adım uygulama başarısını
ortaya koyabileceğimizi herkese ispat edeceğiz."
YORUMLAR