Ünlü sanatçı Edip Akbayram: "Hani insan haklarından...

Ünlü sanatçı Edip Akbayram: "Hani insan haklarından bahseden süper güçler?"

Ünlü sanatçı Edip Akbayram, geçtiğimiz günlerde çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. Marasnews haber sitesi olarak sanatçının yıllar önce gazeteci Narin Demirci’ye verdiği ve başarı, mücadele öyküsünden bahsettiği röportajını sizler için yayınlıyoruz.  

04 Mart 2025 - 03:42 - Güncelleme: 14 Mart 2025 - 01:18

Röportaj: Narin DEMİRCİ

Hayatı mücadeleyle başladı Edip Akbayram’ın. Önce geçirdiği çocuk felciyle, sonra da hayatın kendisiyle mücadele etti. Ancak o hiçbir şeye aldırmadı. Ne hastalığına, ne çocuk oluşuna. Harçlıklarını biriktirip konserlere gidiyor, eve geldikten sonra ayna karşısında sanatçıların taklitlerini yapıyordu. Tek hayali ise doktor olmaktı. 1972 yılında hayali olan doktorluk mesleğine adım atmak, üniversite sınavını kazanmak için İstanbul’a geldi. Lise yıllarında amatör olarak kurduğu müzik grubuyla çalışmalarını da sürdürüyordu. Çalışmalarıyla hem diş hekimliğini kazandı, hem de Altın Mikrofon müzik yarışmasını. Bu durum Akbayram’ı iki tercih arasında ciddi bir seçim yapmaya zorladı. Bir tarafta yıllardır hayalini kurduğu hekimlik mesleği, diğer tarafta ise çocukluğundan beri içinde kendini bulduğu ve bırakamadığı müzik duruyordu. Hayali olan hekimliğe rağmen müziği bırakmadı. Devam etti. Çocukluk yıllarında başlayan bu mücadelesi, olumsuzlukları göğüsleyişi, aldırmayışı şimdi onun Aldırma Gönül gibi dillere destan olmuş eseriyle hatırlanmasına sebep oldu. O şimdi her kesimin severek dinlediği, türkülerini söylediği bir sanatçı. O şimdi Edip Akbayram.

Türkülerin içinde büyüdü

“Bir çocuğu o yıllarda müziğe çeken şey ne olabilirdi?” diye merak ediyor ve soruyoruz. “Ben Gaziantepliyim” diye yanıtlıyor sanatçı bu soruyu. “Güneydoğu türkülerin, ağıtların halayların çok olduğu yerdir. Adana’sıyla, Urfa’sıyla, Antep’iyle…” diye devam ediyor. Babasının da çok iyi bir türkü takipçisi olduğunu öğreniyoruz ondan. O yüzden türkülerin içinde büyüdüğünü ifade ediyor ve “Hep böyle yeni çıkan o zamanki dönemin meşhur insanlarının 45’lik plaklarını eve getirir dinlerdi. Kendisi de bağlama çalardı. Ben de onun dizinin dibine otururdum. Devamlı tabi insanın beyni ve kulağı o müziğin içinde yoğrula yoğrula ister istemez kendine böyle bir müzikalite seçmeyi hedefliyor” diyor.

Diş hekimliğini bıraktı, müziği tercih etti

Kendisinin 16-17 yaşlarında olduğu dönemde Gaziantep’te yaş ortalaması 60 olan insanlardan oluşan belediye bandosuna neredeyse rakip olarak çıkıyor sanatçı. Ve “Haydi Gaziantep’te gençlerin dinleyebileceği güzel ve genç bir orkestra kuralım dedik. Günün sevilen parçalarını seslendirebilecek. Böyle bir açılım yaptık. Çok da beğenilmeye başladı” diye konuşuyor. Böylelikle amatör olarak kurulan “Edip Akbayram ve Siyah Örümcekler” orkestrası Adana, Urfa, Adıyaman, İskenderun, Antakya’ya kadar duyulmaya başlar. Ancak üniversite sınavı için geldiği İstanbul’da hem diş hekimliğini hem de ‘Altım Mikrofon Yarışması’nı da kazanır. Hekimlik ve müzisyenlik arasında verdiği kararı şu sözlerle dile getiriyor Akbayram, “ ‘Ben müziği seviyorum’ dedim. Diş hekimliğini bir kenara bıraktım. 1972’de müziğin içine merhaba dedim. Bir daha dünyaya gelseydim yine müzisyen olurdum. Herkes doktor olur, cumhurbaşkanı olur ama sanatçı olmak biraz zor.”

“İlk defa anne-babamla münakaşa ettim gibi”

Müziğe adım atarken ailesinden destek görüp görmediğini sorduğumuzda “Yok” diyerek tek kelimeyle yanıtlıyor sanatçı. Ardından devam ediyor, “Kırsal kesimlerde hepimizin anne-babası evladından şunu ister. ‘Aman yavrum! Biz okumadık. Sen oku da adam ol.’ Bu cümleyi herkes annesinden babasından duyuyor. Ama ben ilk defa annemle ve babamla münakaşa ettim gibi. ‘Babacığım ben hem okuyacağım hem çalışacağım. Size yük olmayacağım. Destek olacağım’ falan dedim.” Daha sonra başarısını gördüklerinde “Ah bu kimin oğluymuş” diyerek kendisine destek çıktıklarını ifade ederken tebessümünü gizleyemeyen Akbayram, her anne-babanın evladının başarısını gördüğünde gurur duyduğunu söylüyor ve “Çünkü kötü bir şey yapmıyorum” diyor.

“Sanat, odanın dışına çıkmalı”

Edip Akbayram’ın istekleri arasında “Toplumcu müzik yapmak” var. Yani kendi deyişiyle toplumcu müzik yapmak istiyor. Ona göre sanat toplum için yapılmalı. Toplumcu müzikten ne kastettiğini ise şöyle açıklıyor sanatçı, “Popülist şeylerden hep uzak durmaya çalıştım. Zaten şarkılarımı söylerken sağcılara veya solculara söylüyorum demem. İnandığım doğruları yaşadığım toplumla paylaştım. Yanlışa yanlış dedim. Doğruya doğru dedim. Ama felsefem şuydu. Sanat toplum içindir. Toplumu yönlendirmek için güzel şeylerin arkasında duran insandır sanatçı” diyerek sanatçı tanımını da yapıyor. Sanatın odanın dışına çıkması gerektiğini savunuyor ve odanın dışına çıkmayan şeye sanat demiyor. “Dünyanın en iyi ressamı olursunuz. Ama o resim odanın dışına çıkmıyorsa ona sanat diyemezsiniz. Ben kimin için şarkı söylüyorum. Yaşadığım toplum için. Kitleye ulaştığı an bunun adına sanat dersiniz” diye konuşuyor.

“Dünyanın bütün sanatçıları muhaliftir”

Toplumsal muhalefet yapmak istediğini de özellikle belirtiyor Edip Akbayram. “Dünyanın bütün sanatçıları muhaliftir” diyor ve “Kötüye muhaliftir” diye de ekliyor. Hayatı boyunca kötüye karşı muhaliflik yaptığının altını çizen sanatçı, hep ezilenlerin yanında olmaya çalıştığını ifade ederek şöyle söylüyor, “Bu ezilenlerin yanında olmak cinsiyet, ırk, din, inanç hiçbirisi benim dışımda değil. Ben hep doğrunun, güzelin ve ezilen insanın yanında olmaya çalıştım. 65 yaşındayım. Ve yaşadığım toplumda insanlardan sevgi gördüğümü görüyorum. Bu mutluluk da trilyonlara bedel.”

Edip Akbayram, şarkılarında neden çocuklara ve gençlere sesleniyor?

“Aşk olsun sana çocuk”, “Güzel günler göreceğiz”, “Büyü” gibi birçok şarkılarıyla genelde çocuklara ve gençlere seslenen sanatçı, bunun sebebini, “Bir ülkenin geleceği gençleridir” cümlesiyle açıklıyor. “Her ülkenin geleceği o ülkenin gençliğidir. Tabi ki ben de dolayısıyla en güzel şarkılarımı, en güzel hitap şeklimi sunmak zorundayım” diyor.  

“Hani insan haklarından bahseden süper güçler?”

Ortadoğu’da yaşanan savaşlara ve çocuk ölümlerine de değinmeden edemeyen sanatçı, “Burnumuzun dibinde savaşlar oluyor. Çocuğun Suriyelisi, Amerikalısı olur mu? Çocuk çocuktur” diyor. Süper güç olarak nitelendirilen ancak bu katliamlara kayıtsız kalan devletlere bir sanatçı olarak şöyle sesleniyor Edip Akbayram, “Suçsuz insanların, suçsuz kadınların başına bomba yağdı. Hani dünyadaki insan örgütleri, hani insan haklarından bahseden süper güçler ve devletler? Ben bütün konuşmalarımda onları buraya çağırıyorum. Gelin ve bu savaşı durdurun. Bir sanatçının ağzından dört kelime düşer. Sevgi, dostluk, barış ve kardeşlik. Ben 45 yıldır bunu söylüyorum. Ama hâlâ kirli savaşları yaşıyoruz. Bu beni üzüyor. Yüreğimizde biraz sevgiyi hissetsek ve dünya sevgiyi hissetse bu savaşlar olmaz zaten.”

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..