Ancak üveit tanısı koyulan kişilerin çoğunda hastalığın altında yatan
nedenler halen tam olarak tespit edilememektedir. Bu nedenle erken tetkik ve
uygun tedavinin başlanması görme kaybının önlenmesi açısından büyük önem
taşımaktadır” şeklinde konuşuyor.
Üveit rahatsızlığının belirtilerinin dikkate alınması
gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Uçar, “Üveit, farklı hastalarda farklı
şekillerde kendisini gösterebilir. Bir hastada aniden başlayarak sık
aralıklarla alevlenme belirtileri gözlenirken, farklı bir hastada rahatsızlık
daha sessiz bir şekilde ortaya çıkarak uzun bir süre boyunca devam edebilir.
Üveit gözün farklı bölgelerini etkileyebilen bir hastalıktır. Belirtiler gözün
tutulan bölümüne göre değişiklik gösterir. Gözün ön bölgesinde meydana gelirse;
kızarıklık, puslu görme, ışık hassasiyeti ve ağrı ile kendisini gösterebilirken
tutulum arka bölgede oluşmuşsa, o zaman farklı derecelerdeki görme kaybına ek
olarak uçuşma ve bulanıklık hissi de gözlenebilir. Arka taraf tutulumlarında
kızarıklık ön planda olmayabilir. Bu belirtilerin gözlendiği kişilerin hızlı
davranması ve erken tanı için hemen uzman bir göz doktoruna muayene olmaları
büyük önem taşır” diyor.
Sistemik
hastalıklar sebebiyle de oluşabiliyor
Üveitin, uvea bölgesindeki iltihaplanmalar kadar
vücuttaki başka hastalıklar sebebiyle de oluşabileceğine dikkat çeken Doç. Dr.
Uçar, teşhis sürecini anlatırken “Enfeksiyon yapabilen bakteri, virüs, parazit
veya mantar gibi ajanlar travma nedeniyle vücut dışından veya kan yolu ile
vücudun farklı bölgelerinden göze ulaşarak enfeksiyöz üveit oluşmasına yol
açabilirler. Bunların yanı sıra üveit; bağışıklık sistemi hastalıkları,
romatizmal hastalıklar, Behçet hastalığı, sarkoidoz ve multipil skleroz gibi
farklı organları da tutabilen sistematik hastalıklarla birlikte de görülebilir.
Tanı sürecinde hekimin üveit konusundaki uzmanlığı da teşhisin doğru ve
zamanında konulabilmesi açısından önemlidir. Eğer hastalık gözün arka bölümünde
oluşuyor ise, uvea ve retina dokusunu ne derecede tehdit ettiğinin anlaşılması
için anjiyografi, ultrasonografi ve optik koherens tomografi gibi gelişmiş
tetkik yöntemlerine ihtiyaç duyulabilir. Hastalığın belirtileri başlar başlamaz
göz doktoruna muayene olunmaması, kalıcı görme kaybına varacak problemler
oluşmasına yol açabilir” ifadelerini kullanıyor.
Tedavi sürecinde
doktoru dinlemek gerekiyor
Üveit’in tutulum bölgesi ve şiddeti ne olursa olsun,
hızlı müdahale gerektiren ciddi bir rahatsızlık olduğunun altını çizen Doç. Dr.
Uçar, “Üveit tedavisinde geç kalındığı takdirde, görme kaybı dışında; göz
bebeği şekil bozuklukları, katarakt oluşumu ve göz tansiyonu gibi kalıcı
hasarlar oluşabiliyor. Tedavi sürecinde genellikle damla ve/veya sistemik
ilaçlar kullanılır. Kortizon ve göz bebeğini büyüten damlalara ek olarak,
bağışıklık sistemini etkileyen ilaçlar da üveit tedavisinde etkili yöntemler
arasında yer alıyor. Üveit’in oluşumunda rol oynayan sistemik bir hastalık var
ise, bu rahatsızlığın tedavisinin de üveit ile birlikte eş zamanlı olarak
yürütülmesi gerekir. Kullanılacak ilaçların dozları ve kullanım sıklıkları ise
hekim tarafından belirlenmelidir. Tedavi süresince, hastaların hekimleri
tarafından yapılan tüm yönlendirmelere uymaları, tedavinin başarısı açısından
büyük önem taşır. Unutulmamalı ki, üveit tedavisi olan bir hastalıktır. Erken
tanı ve doğru tedavi yöntemleri ile görme kayıpları önlenebilirken, kaybedilen
görme seviyelerinin geri kazanılması bile mümkün olabilir” diyerek sözlerini
tamamlıyor.
YORUMLAR