Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, "Türkiye'yi 1 trilyon dolar dış ticaret, 2 trilyon dolar milli
gelir düzeyine çıkartma hedefimiz var." dedi.
Türk özel sektörüne, dış
ekonomik ilişkileri yürütmek, imkanları araştırmak, ihracatı artırmak ve bu
hususlarda yardımcı olarak kurulan DEİK'in çalışmalarını yakından takip
ettiğini belirten Erdoğan, kurucu 101 kuruluşu, 135 ikili ekonomik konseyi, 5
sektörel iş konseyi, 2 özel amaçlı iş konseyi ile DEİK'in gerçekten çok önemli
hizmetlere imza attığını söyledi.
Yurt dışına gittikleri her
yerde iş adamlarının DEİK çatısı altında gerçekleştirdikleri faaliyetlere tüm
güçleriyle destek olduklarını kaydeden Erdoğan, gerek kurumsal düzeyde gerekse
de şirket bazında kendilerine bildirilen sorunların çözümleri için muhatapları
nezdinde her türlü gayreti gösterdikleri dile getirerek, "Ülkemizde iş
adamlarının meseleleriyle bu kadar yakından ilgilenen ve yurt dışı temaslarında
kendilerini bu kadar önde tutan bilmiyorum, bundan önce böyle bir Cumhurbaşkanı
oldu mu olmadı mı, yaptığım tespitlere göre yok." diye konuştu.
" İŞ ADAMLARI ARASINDA ASLA AYRIMCILIK
YAPMADIK"
Erdoğan, iş adamları
arasında asla ayrımcılık yapmadıklarını vurgulayarak, konuşmasını şöyle
sürdürdü: "Biz isimlerle, bu isimlerin meşrepleriyle, fikirleriyle,
kökenleriyle, siyasi duruşlarıyla ilgilenmiyoruz. Onların sadece Türk iş adamı
olması bizim için yeter sebeptir. Bizim için önemli olan önümüze getirilen
konunun, ülkemiz için milletimiz için devletimiz için taşıdığı ehemmiyettir.
Gerisine teferruat gözüyle bakıyoruz. İş dünyamızda yakın iş birliği halinde
geçirdiğimiz 15 yılda katettiğimiz mesafe ortadadır. Buradaki her bir
arkadaşımın yaptıkları işlerin hacmi, şirketlerinin değeri 15 yıl öncesine göre
onlarca kat artmıştır. Girişimcilerimiz ve yatırımcılarımız için dün ulaşılmaz
gibi gözüken hedefler hamdolsun bugün sadece zaman ve planlama meselesi haline
dönüşmüştür. Nitekim ihracatımızın 36 milyar dolardan 160 milyar dolara
çıkmasını bu gelişmenin, bu öz güvenin bir neticesi olarak görüyorum ama bizim
hedeflerimiz çok daha büyük. Türkiye'yi 1 trilyon dolar dış ticaret, 2 trilyon
dolar milli gelir düzeyine çıkartma hedefimiz var. Bu konuda iş dünyamızla
eskilerin dediği gibi kavilleştik. İnşallah durmadan, yorulmadan, bıkmadan
çalışacak ve 2023 hedeflerimize ulaşacağız."
"HEDEFLERİMİZ BÜYÜK"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, Türkiye'nin, tarihin her döneminde cazibe odağı olduğunu, önemini hiç
yitirmemiş bir coğrafyanın tam kalbinde yer aldığını aktardı.
Türkiye'nin sadece Avrupa
ile Asya ve Afrika kıtalarına değil, aynı zamanda farklı medeniyetleri,
kültürleri ve ekonomileri de birleştiren bir konumda bulunduğuna dikkati çeken
Erdoğan, "Bu bakımdan ülkemizin ekonomik potansiyeli sadece kendi pazarımızla
sınırlı değildir. Türkiye merkezli bir ticari girişim, birkaç saatlik uçuşla 30
trilyon dolar milli gelire sahip 1,6 milyar insana ulaşma imkanını elde
edebiliyor. Böyle bir ülkede yatırım yapmak kadar cazip bir şey olabilir
mi?" dedi.
Sadece 2006 yılından 2017
yılı sonuna kadar Türkiye'ye 180 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım
geldiğini dile getiren Erdoğan, "Ama bu da bize yetmiyor. Çünkü
hedeflerimiz büyük. Yatırımları daha çok artırmamız gerekiyor. Kendi
kaynaklarımızı sonuna kadar kullanacak bunun yanında uluslararası yatırımcıları
da ülkemize daha çok çekeceğiz." ifadelerini kullandı.
"BU TEŞVİK
SİSTEMİYLE YATIRIMCILARA CAZİP İMKANLAR SAĞLIYORUZ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, Proje Bazlı Teşvik Sistemi'ni yatırım bedeli 135 milyar lira olan 23
proje ile başlattıklarını hatırlatarak, şöyle devam etti: "İhracatımızda
6,3 milyar dolarlık artış, ithalatımızda 12,3 milyar dolarlık azalışa yol
açmasını beklediğimiz bu yatırımlar sayesinde 34 bini doğrudan, 134 bini de
dolaylı istihdam artışı sağlayacağız. Biliyorsunuz 2023 hedeflerimize ulaşmak
için Türkiye'nin mevcut büyüklüğünü yaklaşık 2 kat daha artırmamız gerekiyor.
Türkiye'nin bu hedefine ulaşabilmesi için aşması gereken teknik ve psikolojik
birtakım engeller var. Yurt içinde ve yurt dışında ekonomimizle ilgili
değerlendirmeler yapan kimi çevrelerin önümüze çıkardığı soru işaretlerini
etkisiz hale getirmenin yolu; teknoloji ve sermaye konusunda yeni yaklaşımlar
geliştirmekten geçiyor. Yüksek teknoloji yatırımları bunların başında geliyor.
Bu yatırımlar aynı zamanda yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin ithalatını
azaltarak cari açığımızın iyileşmesine de önemli katkı sağlayacaktır. Akkuyu
Nükleer Güç Santrali'nden yenilenebilir enerji kaynaklarına, yerli otomobilden
savunma sanayine kadar pek çok alanda başlattığımız hamlelerin gerisinde işte
bu anlayış vardır."
Yüksek teknoloji
yatırımlarının, çok büyük sermaye, çok ciddi kapasite ve bunlarla birlikte yeni
ihracat bağlantıları kurmak demek olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Proje Bazlı Yatırım Teşvik Sistemi'ni bu ihtiyacı karşılamak üzere
geliştirdik. Özellikle 100 milyon doları aşan büyük projeler için
uygulayacağımız bu teşvik sistemiyle yatırımcılara gerçekten cazip imkanlar
sağlıyoruz. Gümrük Vergisi muafiyetinden makine, teçhizat ve inşaat
harcamalarının KDV istisnasına, Kurumlar Vergisi indirimlerine, personel
desteğine, finansman katkısına, hatta kamu arazilerinin ücretsiz devrine kadar
gerçekten çok önemli teşviklerle yatırımcıların karşısına çıkıyoruz. Sizler
aracılığıyla tüm girişimcilerimizi, tüm uluslararası yatırımcıları bu
teşviklerden faydalanmak üzere Ekonomi Bakanlığımızla temasa geçmeye davet
ediyorum."
"YURT DIŞINDA YAKLAŞIK 233 MİLYAR DOLAR VARLIĞI
OLAN ÜLKE DURUMUNDAYIZ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, Türkiye'nin hem siyasette hem de ekonomide kendisine bir adım
yaklaşana adeta koşarak giden bir ülke olduğunu ifade ederek, bugüne kadar
Türkiye'ye yatırım yapıp da bundan pişman olan ülkenin olmadığını dile getirdi.
Yatırımcıların memnuniyetini
gittikleri her yerde bizzat kendilerinden dinlediklerini ve gördüklerini
kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
"Buna karşılık son
günlerde birileri, ısrarla Türkiye'deki kimi firmaların ve iş adamlarının
varlıklarını yurt dışına çıkardığı yönünde tezviratlar üretiyor. Biz bugüne
kadar hep ülkemizde yapılan yatırımlar kadar kendi iş adamlarımızın yurt
dışında gerçekleştirdiği yatırımlarla da iftihar ettik. Bugün yurt dışında
yaklaşık 233 milyar dolar varlığı olan bir ülke durumundayız. Afrika'dan Balkanlar'a
kadar gittiğimiz her yere iş adamlarımızın yatırımlarını izliyor, destekliyor,
teşvik ediyoruz. Küresel düzeyde iş yapan, bunun için dünyanın dört bir yanında
yatırıma girişen ticari markalarımızın her birine bayrak taşıyıcı
kuruluşlarımız gözüyle bakıyoruz. Ekonomik büyüklüğümüz arttıkça küresel
düzeydeki yatırım trafiğimiz de elbette hızlanacaktır."
Erdoğan, Türkiye'nin
ekonomik büyüklüğü arttıkça küresel düzeydeki yatırım trafiğinin de
hızlanacağını vurgulayarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Her kim işini,
ticaretini, yatırımlarını büyütmek, geliştirmek, yaygınlaştırmak için değil de
para kaçırmak için böyle bir yola tevessül ediyorsa kimse kusura bakmasın onu
da affetmeyiz. Sadece bizim değil, 81 milyon vatandaşımızın eli böyle bir yola
tevessül edenlerin hem bu dünyada hem de öteki dünyada yakasında olacaktır. Bu
ülkenin ve bu milletin imkanlarıyla büyüyüp gelişen herkese yakışan, kazancını
da aynı yolda kullanmaktır. Bir kez daha söylüyorum. Bu sözlerim yurt dışında
yatırım yapanlara değildir. Yurt dışına varlık kaçıran varsa onlaradır. Böyle
bir davranışın hiçbir makul geçerli izahı olamaz. Çünkü Türkiye'de hiç kimsenin
çözülemeyecek bir sorunu yoktur. Cumhurbaşkanı olarak şahsen muttali olduğum
her meselede kimliğine bakmaksızın iş adamlarımızın önünü açmanın hep gayreti
içinde bulunduk."
Başbakan Binali
Yıldırım'ın iş dünyasıyla çok yakın ilişkileri olduğunu, Ekonomi Bakanı'nın
bizzat iş dünyasının içinden geldiğini, aynı şekilde diğer bakan ve bürokrat
arkadaşlarının da daima iş dünyasına destek olmayı şiar edindiğini anlattı.
Yatırım Destek Ajansı'nı
Başbakanlığı döneminde iş dünyasına yardımcı olmak için kendisinin kurduğunu
hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Eğer bir şikayet
varsa yatırım destek ajansı vasıtasıyla da bunların direkt bana ulaşması
mümkündür. Sistemde eksiklikler, aksaklıklar hatta yanlışlar elbette olabilir.
Önemli olan bu tür sıkıntıların doğru kanallar üzerinden muhataplarına
iletilmesidir. Şayet buna rağmen netice alamayan arkadaşlarımız varsa işte ben
buradayım. Çok toplantılara katılıyorum. İlla makamda olması şart değil.
Katıldığım toplantılarda dahi bu tür şikayeti olanlar şurada kapıda ayakta beni
yakalasalar, orada bile kendilerini dinler ve gereğini yaparız. Herhalde
Türkiye'nin en kolay, en rahat ulaşılabilir Cumhurbaşkanı, Türkiye tarihinde
ben olurum. Çünkü hemen her gün farklı kesimlerin kamuya açık programlarına
katılıyor, bu vesileyle çok sayıda kişi ile görüşme konuşma imkanı buluyorum.
Çeşitli iş adamları başta olmak üzere iş dünyamızın temsilcisi durumundaki
kuruluşlarla sık sık bir araya geliyorum. Sektörel bazda daha dar kapsamlı
görüşmeleri de ihmal etmiyorum. Daha geçen gün TÜRSAB çatısı altında temsil edilen turizmcilerimiz
geldiler, kendileriyle oldukça verimli bir görüşme yaptım. Hulaseten bu ülkede
iş adamlarımızın dertlerini Cumhurbaşkanı düzeyine kadar her kademede anlatma,
çözüm arama imkanları var."
"YANLIŞLARA SİPER OLMADIK"
Yanlışlara siper
olmadıklarını, doğru yapılan işleri desteklediklerini anlatan Erdoğan,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Eğer
desteklemiyorsam bu vatanıma da milletime de ihanettir. Bunu yapamam. Doğru iş
için destek isteyen her kişinin sonuna kadar yanında olduk ve olmaya da devam
edeceğim. Bütün bunlara rağmen ülkesini ve milletini karalayarak yurt dışına
gidenler çıkabiliyorsa, orada başka bir problem var demektir. İş yapmak, para
kazanmak, tesis ve imkan sahibi olmak belli bir noktaya kadar kişisel
ihtiyaçlar içindir. Bu aşama geçildikten sonra atılan her adımın ise ülkeye ve
millete karşı sorumluluk boyutu vardır. Sadece kazanmak, daha çok kazanmak,
daha da çok kazanmak gibi bir fasit dairenin içine giren iş adamı, işte bu
sorumluluğunun farkında değil demektir. Yanlış anlaşılmasın ama burada mesele
kazanmak değil, kazanılan parayla ne yapıldığıdır. Bunun üzerinde durmamız
lazım. Ülkenin yatırıma ihtiyacı olduğu dönemde iş adamı parasını yastık edip
üzerinde uyumayı veya bu anlama gelecek alanlara yönelmeyi tercih ediyorsa,
sorumluluklarının farkında olup olmadığını öncelikle bir düşünmesi lazım. Hele
hele parasını alıp yurt dışına gidene zaten diyecek bir sözümüz kalmamıştır.
Dünyanın hangi büyük ekonomisini incelerseniz inceleyin. Gerisinde en kritik
dönemde ülkesinde en doğru alanlarda yatırım yapan insanların hikayelerini
görürsünüz. Bugün hepsi dünya çapında yıldız olan otomotiv, elektronik, beyaz
eşya, gıda, tekstil, finans petro-kimya, medya, metal, turizm markalarının her
biri hep böyle dönemde ülkesine ve milletine katkıda bulunmak ideali ile yola
çıkan girişimciler tarafından kurulmuştur. Ben hep söyledim, söylüyorum.
Örneğin otomotiv sanayinde Türkiye'nin bugüne kadar yerli ve milli otomobilini
üretememesi, kusura bakmayın girişimcilerimizin bu noktadaki hassasiyetinin ne
noktada olduğunun çok açık ve net göstermektedir. İnşallah şimdi artık imza
safhasına geldik. Arkadaşlarımız imzalarını atacak ve süratle de ortak şirket
kurularak yola çıkılacaktır. Hayırlı olur inşallah."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, Türkiye tarihinde de bir yanda fırsatları değerlendirip işini büyütmüş
girişimciler varken, bir yanda da maalesef önü kesilmiş, cesareti kırılmış
girişimci hikayeleri de olduğuna dikkati çekerek, "Biz tarihimizden ibret
almayı yönetim anlayışımızın merkezine oturtmuş bir siyasi kadroyuz. Bunları
gördükten sonra hiçbir iş adamımıza art niyetli yaklaşmamız söz konusu olamaz.
Ülkemizin içinden geçtiği sürecin nezaketi tabii ki bizi çok dikkatli hareket
etmeye mecbur bırakıyor. Son 4-5 yılda yaşadığımız hadiselerden sonra herhalde
kimse bu dikkatli hareket tarzını bize çok görmesin. Bununla birlikte iş dünyamıza
bakışımızdaki temel mantığı, yani ön açma ve destek olma anlayışını asla
kaybetmedik." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
zaman zaman birilerinin Olağanüstü Hal uygulamasını bahane ederek iş dünyasının
yatırım şevkini kırmaya çalıştığı yönünde şikayetler geldiğini belirterek,
şöyle devam etti:
"Buradaki
arkadaşlarımız başta olmak üzere, tüm iş dünyamıza sesleniyorum. Allah aşkına
Olağanüstü Hal'in terörle mücadele dışında kullanılması bugüne kadar kesinlikle
olmuş mudur? 15 yıl önce biz geldiğimizde Türkiye'de Olağanüstü Hal vardı.
Şöyle 20 yıl öncesine doğru gidin, grevlerin olduğu o günleri hatırlıyor
musunuz? Acaba bu kadar grev neden oluyordu ve bu grevler karşısında Türk
sanayisinin ne konuma geldiğini herhalde hatırlıyoruzdur. Ama o günden bugüne
eğer bu Olağanüstü Hal olmamış olsaydı, bak işte burada kısa bir süre önce
Bursa'da bu tür yollara tevessül etmek isteyenler oldu. Biz nereden istifade
ettik? Olağanüstü Hal'den. Biz oradaki yatırımcılarımızın önünü kesmek
isteyenlere neyle müdahale ettik? Olağanüstü Hal ile. Anında hemen oradaki
grevi durdurduk. Bu terörle mücadele için kullanılmış bir yoldur. Bu bizim
girişimcilerimiz, iş adamlarımız için kullanılmış bir yol değil ki. Ama bizim
karşımıza, hele hele iş adamlarımız çıkıp da dernekleriyle vesaire 'Olağanüstü
Hal kalkması gerekiyor.' diyorsa bu bizi üzer."
"KUSURA BAKMASINLAR GÖZÜNÜN YAŞINA BAKMAYIZ"
Türkiye'deki Olağanüstü
Hal'in demokrasi mücadelesini, hak ve özgürlükleri engellemediğini belirten
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sadece PKK'yı,
DEAŞ'ı ve bunun yanında FETÖ gibi terör örgütlerini engelliyor, başka bir şeyi
değil. Biz bu mücadelemizi yedinci kez değil, sekiz gerekiyorsa sekiz, dokuz
gerekiyorsa dokuz, on gerekiyorsa on, ülkemizin huzuru için bunu yapmaya devam
edeceğiz. Çünkü ülkemizin huzuru için buna ihtiyacımız var. Nerede ve ne
sebeple olursa olsun her kim iş adamlarımızı bu tür bahanelerle sıkıştırıyor,
tehdit ediyor, yönlendiriyorsa lütfen en yakınındaki yetkiliden başlamak üzere,
gerekiyorsa şahsıma kadar bu durumu bildirsin, kim yapıyor bunu... Haksız ve
mesnetsiz yere böyle bir davranışın içine giren hiç kimsenin adı, sanı, unvanı
ne olursa olsun, kusura bakmasınlar gözünün yaşına bakmayız. Çünkü biz bundan
çok ders aldık. Bu ülke bunun bedelini çok ağır ödedi. Hala biz bu bedelleri
ödemek istemiyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu vurgulayarak, "Hukukun dışında iş
yapmaya kalkan veya elindeki yetkileri ve sahip olduğu ilişkileri kumpas kurmak
için kullananlardan hesap sormak, bu ülkenin yöneticileri olarak bizlerin
boynunun borcudur. Bizim bu makamlarda bulunmamızın bir sebebi de ülkemizi ve
milletimizi işte bu tür alçaklardan, bu tür tefecilerden korumaktır."
ifadelerini kullandı.
Geçmişte FETÖ'nün bu
yöntemi kullanarak çok kişinin başını yaktığını hatırlatan Erdoğan, aynı
yanlışın tekrarlanmasına kesinlikle müsaade etmeyeceklerini söyledi. Erdoğan,
"Şayet böyle bir gafletin içine düşersek, tarih de milletimiz de bizi
affetmez. Bu konudaki hassasiyetimi işte burada sizlerle en samimi şekilde
paylaşıyorum. Yeter ki sizler gönül huzuru içinde yatırımlarınızı yapın,
çarkları çevirin, istihdamı artırın, ihracatı yükseltin. Biz ilgili
arkadaşlarımızla birlikte üzerimize düşenleri yaparız." dedi.
"ANA MUHALEFET ISRARLA 'HODRİ MEYDAN.'
DİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
erken seçimin 24 Haziran tarihinde yapılacağını hatırlattı. Seçimin normalde
2019 Kasım'da yapılmasının planlandığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Şimdi ise buna
gitmek, benim için eğer koltuk hırsı olsaydı, burada bayağı kalacaktık. 17-18
ay daha bu makamda kalma imkanımız vardı. Fakat bakıyorum ki ana muhalefet
ısrarla 'Hodri meydan.' diyor. İkide bir 'Hodri meydan.' diyor. Bu arada da
bildiğiniz gibi Sayın Bahçeli'nin açıklamasından sonra arkadaşlarımı topladım,
kendileriyle değerlendirmeyi yaptım. Arkadaşlarımın kanaatini de aldıktan sonra
dedik ki 'Biz artık bu adımı atalım. Madem ana muhalefet (Hodri meydan) diyor
bizim de ona söyleyeceğimiz tek şey var, buyur meydan.' Arkadaşlarımla
değerlendirmelerimizi yaptıktan sonra biz de kararımızı bu noktada verdik.
Zaten Sayın Bahçeli ile ertesi gün bir görüşmemiz olacaktı. Bu vesileyle bu
görüşmeyi de yapma fırsatını yakaladık. Bu görüşmemizde gerek yaz mevsimi, gerek
okulların tatile girmesi, gerek bayram ertesi, bütün bu şartları da göz önünde
bulundurarak, 24 Haziran'ın bu konuda en uygun tarih olacağını orada birlikte
kararlaştırdık."
Seçim sözü bir kez ağızdan
çıktıktan sonra bunun önünün alınmasının da zor olduğunu dile getiren Erdoğan,
uyum yasalarıyla ilgili de hem kendisinin hem de MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli'nin görevlendirdiği kişilerin çalışmalarını yürüttüklerini kaydetti.
MHP Lideri'nin bu
teklifinin kendileri için de önemli olduğuna değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şu anda da oluşan,
temeli atılan Cumhur İttifakı'nın bir yerde yol haritasının hassas bir şekilde
çalışması anlamına geliyordu. Yoksa 1,5 yıllık bir cumhurbaşkanlığı ve hükümet
süremiz var. Ama bakın biz o kadar, bu işte o koltuğa hevesli de değiliz. Niye?
Millet var burada. Gideriz millete, millet 'Devam.' derse devam ederiz, 'Yok
başka bir tercih düşünüyoruz.' derse eyvallah ona da saygı duyarız. Ama burada
bir şey var. Seçimin ardından devreye girecek yeni yönetim sistemimizle önümüzdeki
sorunları çok daha hızlı ve kararlı bir şekilde çözme imkanına kavuşacağımızdan
şüpheniz olmasın."
Şu anda iş dünyasını
rahatsız eden pek çok hususun da yeni yönetim sisteminin hayata geçmesiyle
kendiliğinden ortadan kalkacağına işaret eden Erdoğan, yürütmenin tüm
yetkilerinin cumhurbaşkanına geçecek olmasının mevcut sistemde dağınık ve
verimsiz şekilde yürütülen işlerin derli toplu ve etkin şekilde
gerçekleştirilmesine fırsatı sağlayacağını kaydetti.
"İŞ DÜNYAMIZIN İÇİNDEKİ PEHLİVANLARI DA GÖRECEĞİZ"
Seçimlerin ardından da iş
dünyasıyla bir araya gelmeye, sorun ve çözüm hususlarını konuşmaya devam
edeceklerini belirten Erdoğan, "Dışarıdan bu kabineye üyeler almamız
mümkün olacak. Tabii burada iş dünyamızın içindeki pehlivanları da göreceğiz
bakalım. 'Hadi gel sen bu kabinede görev al.' dediğimiz zaman bakalım görev
alabilecekler mi? Bunları da göreceğiz. Olur ya 'Ben burada çok kazanıyorum,
oraya gelemem.' diyenler de çıkabilir. Bakacağız. Çünkü iş hayatının içinde
olan arkadaşlardan böyle bir kabinede istifade etmeyi, milletimiz bize 'Tekrar
yürü.' derse görev telakki ederiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
bugün Türkiye'nin, her alanda 20 yıl öncesinin Türkiye'si ile mukayese kabul
edilemeyecek bir yerde olduğunun altını çizdi. Özellikle gençlere eski
Türkiye'yi anlatmakta zorlandıklarını da belirten Erdoğan, orta yaş ve
üzerindeki kuşağın sözlerinin anlamını çok iyi takdir edeceğine inandığını dile
getirdi.
Erdoğan "İnşallah
yarının Türkiye'si de bugünden çok daha ileri bir noktada olacaktır. Bugünlere
siz değerli girişimcilerimizle iş adamlarımızla birlikte geldik, bundan sonra
da yine iş adamlarımızla birlikte yolumuza devam edeceğiz." ifadelerini
kullandı.
YORUMLAR