Zira yaşlandıkça hastalık görülme
oranı da artıyor. Son aylarda yaşlılık hastalıklarına bir de tüm dünyayı
etkileyen yeni koronavirüs pandemisi eklenince risk grubuna girmeleri nedeniyle
yaşlılar sosyal ortamlardan iyice uzaklaştılar. Koronavirüse karşı sosyal
mesafe kritik önem taşırken, sosyal hayattan tümden uzaklık bu kez de farklı
sorunlara yol açtı. “Zamanlarının büyük bir kısmını evde geçiren yaşlılarda
ruhsal bazı sorunların görüldüğünü ayrıca var olan bazı hastalıklarının daha
ağır seyrettiğini gözlemliyoruz” diyen Acıbadem Kadıköy Hastanesi İç
Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Berrin Karadağ, şu önerilerde bulunuyor: “Hayata
küsüp tüm sosyal ilişkilerden ve sağlık kontrollerinden uzak durmak doğru
değil. Sosyal mesafe ve hijyene dikkat ederek ve özellikle de iyi havalanan
yerlerde maske eşliğinde yakınlarınız ve dostlarınızla sohbet edin, rutin
sağlık kontrollerinizi yaptırın. Uluslararası Geriyatri ve Gerontoloji Birliği
(IAGG) tarafından hazırlanan Covid-19 rehberinde uyku düzeni, iyimser bakış, ev
içi spor aktiviteleri, yeterli ve uygun beslenme düzeni, korunmuş sosyal
mesafe, aile ve arkadaşlarla iletişim teknolojisi aracılığı ile temas,
ilaçların aksatılmaması, hijyen önerileri ile bu kriz döneminin idaresi yönüne
gidilmesi ile en az zararla sağlıklı günlere ulaşılması hedefleniyor.”
YAŞLILARDA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR VAR
Yaşlı nüfusta sık görülen bazı hastalıkların olduğunu
belirten Prof. Dr. Berrin Karadağ, yaş ilerledikçe birden fazla hastalıkla baş
etmek zorunda kaldıklarına dikkat çekiyor. Öyle ki, araştırmalar, 65 yaş
üstündeki kişilerin yüzde 90’ında bir hastalıktan yakındığını, yüzde 35’inde
iki hastalık, yüzde 23’ünde ise 3 hastalık bulunduğunu gösteriyor. Bu yaşın
üzerindeki her yedi kişiden birinde ise en az 4 hastalık görülüyor. Bu verileri
değerlendirirken Ünlü İngiliz edebiyatçı Jonathan Swift’in “Herkes uzun yaşamak
ister ama kimse yaşlanmak istemez” sözlerini hatırlatan Prof. Dr. Berrin
Karadağ, “Ancak uzun yaşamanın tek yolu var, yaşlanmak. Ancak yaşlanmak
hastalık değildir. Öncelikle bunun bilinmesi ve hayata bu açıdan bakılması
gereklidir” diyor. Yaşlıları tehdit eden hastalıkların başında yüksek tansiyon,
diyabet ve kalp damar rahatsızlıklarının geldiğini belirten Prof. Dr. Berrin
Karadağ, diğer sorunları da inme, kanser, kansızlık ve kemik erimesi olarak
sıralıyor.
YÜKSEK TANSİYON
Atar damarlarda kan basıncının yükselmesi ile kendini
gösteren yüksek tansiyonun uzun dönemde damarlara ve böbrek, göz, kalp gibi
diğer organlara hasar verdiğini kaydeden Prof. Dr. Berrin Karadağ, “Yaşam
süresince bedenimize özen göstermeyip yağlı beslenirsek daha az hareket edip
kilo alırsak, tuz, sigara, alkolden uzak durmazsak ilerleyen yaşı da hesaba
katarsak hipertansiyonu davet ederiz” diyor. Özellikle başın arka kısmında
oluşan ağrı, burun kanaması, yorgunluk ve “Başım kazan gibi dolu ve taşıyamıyorum” hissi gibi belirtiler verse
de yüksek tansiyon bazen yavaş yavaş gelişiyor ve hiçbir yakınmaya yol
açmayabiliyor. Bu nedenle kimi zaman yüksek tansiyon tanısı tesadüfen konuyor.
Tanı alan kişilerin öncelikle yaşam tarzı değişikliğine gitmesi gerektiğini
vurgulayan Prof. Dr. Berrin Karadağ, şöyle konuşuyor:
“Öncelikle yemeklerdeki tuzu azaltmakla işe
başlayabiliriz. Sigara ve alkol bırakılmalı, yağlı yiyeceklerden kaçınılmalı ve
varsa fazla kilolar verilmelidir. Bedenimizin elverdiği ölçüde düzenli spor
yapılmalıdır. Tüm bunlar ‘yaşam tarzı değişiklikleri’ başlığı altında
toplanırlar ve sadece yüksek tansiyonu değil, yılların ortaya çıkarabileceği
pek çok hastalığı önlemede baş rolde yer alırlar.”
DİYABET
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabette,
pankreas yeterince görev yapamıyor dolayısıyla salgıladığı insülin miktarı
yetersiz kalıyor. Ya da dolaşımdaki insülin yeterince etkin olmadığından
kandaki şeker düzeyi düşürülemiyor. Hastalığın kendini ağız kuruluğu, çok sık
idrara çıkma, bol su içme ihtiyacı ve giderek artan bir halsizlikle
gösterdiğini anlatan Prof. Dr. Berrin Karadağ, “Başta idrar yolu enfeksiyonu
olmak üzere, sık hastalanma, mantar enfeksiyonu oluşumu da kolaylaşır. Bu
şikayetler var ve bir de ailede şeker hastalığı öyküsü mevcutsa, ilk aklımıza
gelmesi gereken şey, diyabet olmalı. Kilolu yaşlılar, ailede şeker hastalığı
öyküsü olanlar, yüksek tansiyon hastaları, kan yağları yüksek olan ve yeterince
hareket etmeyen yaşlılar daha büyük risk altında” diyor. Prof. Dr. Berrin
Karadağ, her yıl en az bir kez açlık kan şekeri taraması yaptırılmasını
önererek diyabetin görünmeyen riskleri de beraberinde getirdiğini kaydediyor.
Diyabetin tedavi edilmemesi halinde yüksek kan şekeri düzeyine bağlı olarak
birçok organda hasar, kalp krizi, böbrek yetersizliği ve buna bağlı olarak
diyaliz ihtiyacı, görme kaybı, ayak yaraları gibi birçok soruna kapı
araladığını anlatan Prof. Dr. Karadağ, şöyle devam ediyor:
“Tıpkı yüksek tansiyondan korunmada olduğu gibi uygun
beslenme, diyet, şekerli gıdaların azaltılması, kilo verme, spor yapma, sigara
ve alkolün bırakılması ve doktorun önerdiği tedaviye uyum ile diyabet ile de
başa çıkmak mümkün. Diyabet hastaları en az 6 ayda bir doktor kontrolüne
gitmelidir. Ek olarak göz, böbrek ve kalp kontrollerini de herhangi bir
şikayetleri olmasa bile yılda bir kez ihmal etmeden kontrol ettirmeli.”
KALP VE DAMAR HASTALIKLARI
Yaşlanma, kalp-damar hastalıkları için en büyük risk
faktörü. Vücut için gerekli oksijeni ve besini taşıyan kan, kalp sayesinde
vücuda dağılıyor ve dokulara ulaşıyor. Kalp yetmezliğinde ise kalp çalışmaya
devam ettiği halde yeterli miktarda kanı dokulara gönderemiyor. Yüksek
tansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği, ailesel kalp hastalığı ve sigara
kullanım öyküsü olanların, kalp ve damar hastalıkları görülmesi açısından en
riskli grup olduğunu belirten Porf. Dr. Berrin Karadağ, “Kalp hastalığına bağlı
oluşan ağrının özellikleri vardır. Öncellikle eforla, yorulunca, yoğun stres ve
ağır yemek sonrası açığa çıkar. Genellikle göğüsün sol kısmında, yumruk veya
avuç içi büyüklüğü bir alanda baskı tarzındadır. Ağrı çeneye, sol kola ve mide
kısmına yansıyabilir. En önemli özelliği ağrının dinlenince azalarak
geçmesidir. Kalp ve damar hastalığına bağlı ağrı 5-10 dakika kadar sürer, ancak
ağrı 20 dakikanın üzerinde ve beraberinde bulantı, terleme, fenalık hissi de
oluyorsa kalp krizi olma ihtimali yüksektir. Hemen acile başvurmak gereklidir”
diyor.
YAŞLILARA GENÇ KALMA TÜYOLARI
Yaşlanmak hastalık anlamına gelmiyorsa sağlıklı yaş almak
için ne yapmak gerekiyor? İşte Prof. Dr. Berrin Karadağ’ın önerileri:
• 30’lu yaşlardan itibaren hiçbir şikayetiniz yokken bile
sağlık kontrollerinizi düzenli şekilde yaptırın.
• Kilo almayın, ideal kilonuzu koruyun ve düzenli
beslenin. Yemek için yaşamayın, yaşamak için yiyin! Pek çok hastamız, “Yemek de
yemezsek neden keyif alalım?” diye soruyor. Cevap çok basit, düzenli nefes
alarak ve sağlıklı yaşayarak hayatın keyfi çok daha iyi ortaya çıkar.
• Tekdüze yaşama renk katarak, yürüyüşler ve dengeli
egzersizleri hayatınıza ekleyin. Böylece denge kabiliyetini koruyarak düşmeleri
ve buna bağlı gelişebilecek olan ve hayatı kısıtlayıcı kemik kırılmalarını
engellemiş olursunuz.
• Sigara ve alkolden uzak durun.
• Zihninizi aktif tutun. Yeni şeyler öğrenmek beynimizin
yeni alanlarını işler hale getirir. Hobiler edinmek ve özellikle de yabancı
dil, teknolojinin yeni gelişimlerine ayak uydurmakla zihnimizi pırıl pırıl
aydınlık tutabiliriz.
• Gençlerle iletişim halinde olun. Böylece onlardan
enerji alırken, yılların tecrübesini de onlara aktarabiliriz. Bir şekilde bu
karşılıklı alışveriş, beraberinde yalnız kalmamayı ve hatta eğlenceli bir yaş
almayı da sunar.
YORUMLAR