1999 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden
mezun olduktan sonra Siyami Ersek Hastanesi’nde çalışmaya başlayan
Kahramanmaraş’lı Prof. Dr. Ahmet Taha Alper, şuanda aynı hastanede kardiyoloji
profesörü olarak görev yaptığını söyledi.
Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümü
mezunu olan Dr. Hicran Tülüce, Uluslararası İlişkiler alanında master ve
doktora yaptı. Ayrıca merkezi Almanya’da bulunan Pozitif Psikoterapi
Enstitüsü’nde psikoterapi eğitimi, İngiltere’de Hipnoterapi, Duygusal Zeka ve
NLP eğitimleri aldı.
“Kalpleri
Ayarlama Enstitüsü” kitabınızda okuyucuları neler bekliyor?
Kalpleri Ayarlama Enstitüsü, sıklıkla
ihmal edilen duygular ve kalp arasındaki ilişkiye odaklı. Duygularımız bütün
bedenimizi ve tabi ki kalbimizi olumlu veya olumsuz etkileyebiliyor. Stresli
yaşam olayları psikolojik zorlanmalar kalbimizi savunmasız bırakıyor. Sağlık
alanında çalışan iki uzman olarak buna günlük yaşamımızda sıklıkla rastlıyoruz.
Okuyucularımız bu kitapta, öfkeden depresyona, ilişkilerden, strese ve
mutluluğa kadar bir çok alanın kalbimizi nasıl etkilediğini bulacaklar.
Tarihten bir çok farklı örneği, günümüzden gerçek yaşam hikayelerini ve
bunlarla ilgili bilimsel verilerin sade bir dille yazılmış özetini görecekler.
Kitabımıza, kalp odaklı bir kişisel gelişim kitabı diyebiliriz. Çünkü her
bölümde günlük yaşamlarında kolaylıkla uygulayabilecekleri duygusal ilk yardım
tekniklerini görebilirler. Özetle kitabımızda, birbirini tamamlayan hikayeleri,
bilimsel çalışmaları ve uygulanabilir teknikleri bulabilirler.
Kitabınızda
kalp sesini daha çok dinlememizi öneriyorsunuz? Neden?
Kalbimiz bedenimizde sesini
duyabildiğimiz ya da başka bir deyişle bize sesini duyurmaya çalışan tek
organımız. Modern insan yaşam telaşı yüzünden, varlığının simgesi olan bu sese
sağırlaşıyor. Halbuki kalbin bu şifalı sesi, fiziksel ve duygusal sağlığımızın
anahtarı. Kitabımızda okuyucularımızı, kalbin sevgi ve şefkat dolu sesini duymaya ve kalbin gücünü keşfetmeye çağırıyoruz.
Okuyucularımız Kitapta yaşamla ilkgili her detayın nasıl dönüp dolaşıp kalbe
dokunduğunu görünce şaşıracaklar.
“Kalpleri
Ayarlama Enstitüsü” kitabını yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Bedeni mekanik bir makine olarak
değerlendirmek, sorunların bazen tam kaynağına inmeyi güçleştiriyor. İnsan
özünde duygusal bir varlık. Duygu
durumumuz bazı hastalıkların gelişmesinde, yaşam kalitemizin olumlu veya
olumsuz etkilenmesinde ve hatta yaşama genel bakışımızda çok önemli rol oynuyor. Literatürde bu anlamda yeterince
kitap bulunmaması ve özellikle halkımızın kültür penceresinden duygu, kalp ve
beden sağlığına odaklı bir eser olmaması nedeniyle böyle bir kitap yazmaya
karar verdik. Kalbe dair bilgilerimizi ve gözlemlerimizi paylaşmak ve duygusal
bir farkındalık yaratmak istedik. Kalpleri Ayarlama Enstitüsü, kalbimize
duyguların penceresinden bakan ilk kitap.
Kitabınızın
ismi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” kitabının ismine
benzerliğiyle dikkat çekiyor. Bu kitapla aranızda ortak bir bağ var mı?
Ahmet Hamdi Tanpınar her ikimizin de
hayran olduğu çok değerli bir yazarımız. İçerik olarak bir benzerlik söz konusu
değil. Kitabın sonuna eklediğimiz hikayede, gelecekte bir ‘Kalpleri Ayarlama
Enstitüsü’ kurulduğunu hayal ettik. Bundan elli yıl sonra neler olabilir ve
yeni gelişen teknolojiler yaşamımıza nasıl etki edebilir diye düşündük. Burada
Tanpınar’ın meşhur eserinin adına bir gönderme yaptık. Hikayede, tıpkı Saatleri
Ayarlama Enstitüsü’ne benzer bir şekilde, kalplerin izlendiği bir enstitü var.
Hikayenin kahramanlarının yaptıkları seçimleri, sevginin ve adanmışlığın gücünü
yazdık. Çünkü insanın sevgi ve anlam arayışının değişmez bir gerçek olduğuna
inanıyoruz. Tanpınar'ın bir sözünü de kalbe uyarladık: “Kalbin kendisi mekan,
atışı zaman, ayarı sevgidir.”
Kitabın
alt başlığı “Sağlıklı bir kalp için kalbini dinle, ruhunu formatla.” Günümüzün
stresli ve yoğun yaşamı içinde bunu ne kadar gerçekleştirebiliyoruz?
Kitabı yazarken temel düşüncelerimizden
birisi, 21. Yüzyılda kalplerimizin sevgiye, şefkate ve merhamete olan
ihtiyacını vurgulamaktı. Modern insan üzerinde günlük yaşamın çok ciddi bir
baskı oluşturduğunu görüyoruz. Hep daha fazlasına ulaşmaya çalışırken, hem
kendimizi hem ilişkilerimizi ihmal edebiliyoruz. Ancak bu baskıların üstesinden
gelmek göründüğü kadar zor değil. Yaşamda dengeyi yakalamak için kendimize daha
yakından bakmamız önemli. Ayrıca giderek ilişkiler daha soğuk hale geliyor,
kalplerimiz arasındaki mesafeler artıyor. Okuyucularımız kitabımızda, yaşama ve
ilişkilere dair umut veren hikayelerle kendilerine ait bir şeyler
bulabilecekler. Ayrıca yaşamın zorlayan alanlarında uygulayabilecekleri basit
teknikleri ve önerileri görecekler.
YORUMLAR