Yazımın başlığındaki “Alçaklar” ifadem;
15 Temmuz’da hain darbe girişimiyle; Türkiye Cumhuriyeti TBMM binası ve Cumhurbaşkanlığı külliyesini savaş uçaklarıyla bombalayan, Cumhurbaşkanımızın kaldığı oteli helikopterlerle basan, stratejik kamu binalarına tanklarla saldıran, köprüleri kapatan, şerefli Türk askerinin üniformasını giyerek, 246 vatan evladımızı şehit eden, FETÖ/PDY darbeci terör örgütü mensupları içindi.
Rahmetli Üstat Necip Fazıl, dönemindeki zalimlere için “alçak” ifadesini masum bulmuştu. “ Alçaklık bile bir seviye ifade eder. Bunlar çukur adam” diyordu.
Ülkemde darbeci hainler, 15 Temmuzda çukur’dan da öte zalimlikler yaptılar. Çukura gömüleceklerini hesap edemediler. Kurşunlara göğüs geren yiğitleri, tankların altına yatan kahramanları, korkmayan bir Cumhurbaşkanımızın varlığını hesap edemediler.
Tıpkı Kurtuluş savaşında her türlü ağır silahlarla donanmış Fransız işgalcilere karşı, kazma kürekle savaşarak, bu toprakları Fransızlara dar eden Kahraman Maraşlılar gibi.
Tıpkı, Yunan’ı denize döken İzmirliler gibi, Tıpkı, Çanakkale’de yedi düvele karşı göğsünü siper ederek ben varken “Çanakkale Geçilmez” diyen kahraman mehmetçiklerimiz gibi, şehit oldular lakin bu vatanı düşmana teslim etmediler.
Yüz yıl önce O kahramanlar: vatanı için, bayrağı için, dini için, namusu için şehit olurken, yüz yıl sonra, 15 Temmuz 2016 da, bu asrın Kahramanları da aynı değerler için şehit oldu.
Tıpkı, Maraş Kalesindeki Fransız paçavrasının indirilmesi gibi: Ulu Cami İmamından “ Kalede Fransız bayrağı dalgalanırken Cuma kılınmaz” işareti alan Maraş halkı gibi. Silahsız, topsuz, tüfeksiz, o kaleye çıkmışlar, o paçavrayı alaşağı ederek, Al bayrağımızı oraya asmışlar, Cuma namazını o bayrağın gölgesinde kılmışlardı.
Tıpkı 15 Temmuz gecesinde, Cumhurbaşkanımızın baş komutan olarak FETÖ/PDY darbeci teröristlerine karşı, o gece cep telefonundan halkına seslenerek “meydanlara çıkın” işaretini vermesi gibi. Vatanına aşık bu milletin evlatları meydanlara inmesi çok sürmedi. Tankların altında ezilse de, bombaları göğsünü siper etse de, yediği kurşunlarla ciğerleri dağlansa, bu ne idüğü belirsiz darbeci teröristlere bu ülkeyi teslim etmediler.
Milli mücadelede Maraş kahramanlarımızı şimdi daha iyi anlıyoruz. Mesela bağırsakları dışarı sarktığında elleriyle tekrar karnına koyarak savaşmaya devam eden Mıllış Nuri’mizi 15 Temmuz’dan önce belki tam olarak anlayamamıştık.
Çanakkale’de Seyit on başının 250 kiloluk top mermisini hangi güçle kaldırıp, düşmanın tepesine nasıl attığına akıl fikir erdiremiyorduk.
15 Temmuz da gördük ki, bu vatanın her bir evladı, bir Seyyit On başı oldu, Mıllış Nuri, oldu, Sütçü İmam, Senem Ayşe, Çuhadar Ali gibi nice kahramanlar oldu.
Anladık ki; bu toprağın insanı, vakti saati geldiğinde, doğru işareti doğru yerden aldığında, gözünü kırpmadan ölüme koşuyor, tankların altına yatıyor, kurşunlara göğüs geriyordu. Eğer sağ kalabilmiş se, Atatürk Hava alanında yaralanan 15 yaşındaki genç kahraman gibi şehit arkadaşını kıskanarak ” Şehitlik bana nasip olmadı” diye ağlıyordu.
Bir haftadan beri bu millet meydanları darbeci teröristlere karşı nöbet tutuyor. Taki baş komutanın “tehlike bitmiştir, evlerinize dönün” emrini alana kadar. Meydanlar her akşam dolup dolup taşıyordu.
15 Temmuz darbe gecesinde sabahlara kadar kimse uyumadı. Bütün ülkemizin camileri açıldı, ışıkları yakıldı. Minarelerinde yanık yanık selâlar okundu. Zira bu ülkenin insanı çok iyi biliyordu ki:
Türkiye düşerse Alem-i İslam’da düşecekti…
Selam ve sevgilerle.