Maraş’ımızın cezbeli gülleri vardır; Hortum, Hacı İbrahim,
Çürük, Küllük, Hanifi D…düştü, Cip Ali, Deli Bahar, Muteber ve diğerleri gibi.
Bunların hepsi ahirete yürüdü. Biri vardı ki hiç yürüyemedi.
Allah, ona “yürü kulum” dememişti. Ama O “GEL” diye
çağırıldığında, yetmiş sekiz yaşında, dört Mayıs 2017 de Hakk’a yürüdü. Ömründe bir defa yürüdü, tam yürüdü…
Vefatına kadar hiç birimiz adının Ahmet olduğunu bilmiyorduk. Onu Çakmak diye parlattık, meğer onun soyadı zaten nüfustan tastikli Çokparlamış imiş.
Hz. Mevlana “tevazuda
toprak gibi olun” der. O, hep toprağa yakın yaşadı. “Yerin kulağı vardır derler”
O yaşarken kim bilir, yerin kulağına duyamadığımız neler fısıldadı.
Çocuklar
doğduklarında yürüyene kadar hep emeklerler. Çakmak, bir çocuk saflığında bir
ömür emekledi. Fakat oturduğu zaman,“ben halimden memnunum”der gibi yere bağdaş
kurar, dimdik otururdu.
Gençliğinde Maraş’ın gitmediği mahallesi, girmediği sokağı yoktu. Herkes onu kendi mahallelisi kabul etti. Çakmak, her an bir sokağın başında karşınıza çıkabilirdi. Ama sessiz sedasız gelmezdi; ya birine kızmış “cici mama lögge” diye bağırıyor; yahut, Ömer Seyfettin’in “Yüksek Ökçeler”i gibi “TAK TAK” eden ellerindeki takunyaların yerle temasındaki sesi işitilirdi.
O hiç kimseye avuç açmadı. Eski dervişlerin keşkül kabı taşıması
gibi kuşağına bağlı kalaylı bir tası vardı. İnsanlar, fark ettirmeden gönlünden
geçeni eline değil de o kaba bırakırlardı.
Çakmak, üzerinden hiç çıkarmadığı, gri çizgili fistansı
kıyafeti ile hatırlarımıza yer etti. O kıyafeti sanki onun üniforması gibiydi, çocukluğumuzda
onu hep öyle gördük.
Ömrünün son on beş yılında, devletin verdiği tekerlekli
sandalye ile adeta kanatlanmış, bir kuş gibi ayağı yerden kesilmişti. Verilen
sandalyeye mutlaka çok sevinmiş ve dua etmişti. Zira kendine yardım edenlere
ellerini açar, “ Allah, dua, dua”
diye kendi halince teşekkür ederdi.
Bir garip ölmüş
diyeler
Üç günden sonra
duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garib
bencileyin
Hz. Yunus böyle demişti ama; O, bir garip gibi son
yolculuğuna uğurlanmadı. Maraşlı ona sahip çıktı. Her kesimden insan Kümbet
camiine akın etti. Dulkadiroğlu belediye başkanı Sayın Necati Okay dahil bir
çok bürokrattan tutun da Edeler diyarının edeleri, Rahmetli Çakmak’ın mesai
arkadaşları, Maraş’ın diğer cezbeli gülleri de hep ordaydı.
Şeyh Adil Mezarlığı artık kimseye kucağını açmazken. O bir numaralı kapıdan, Hafız Ali Efendi kapısından başlar üzerinde girdi. Hemen girişte, şehitliğe giderken yolun sol tarafında saf tuttu.
Dualardan sonra herkes mezarlığı bir bir terk ederken
Çakmak’ın baş ucunda bir kişi kalmıştı. O, Çakmak’ın yakın arkadaşı, Maraş’ın
vefalı, cezbeli, güllerinden Behlül Şahin’den başkası değildi. Gözünden süzülen
yaşlar yetmiyormuş gibi, elindeki su ıbrıklar ile bir çiçek bahçesini sular
gibi onun kabrini suladı.
Ruhun şad olsun Ahmet Çokparlamış, nam-ı diğer Çakmak.
Hakkını helal et…
Fatihalarımızı kabul et…
YORUMLAR