İslam
medeniyetinde yerleşim yerleri cami merkezlidir. Her beldenin birçok
camisi, mescidi olmasına rağmen, mutlaka her şehrin en kadim camii “
cami-i kebir” ya da “ulu camii” dir.
Dulkadiroğulları
vakfiyelerinden olan Kahramanmaraş Ulu Camii de Maraş’ın en kadim camilerinden,
cami-i kebirdir.
Cami-i
kebirlerin yapılışından itibaren, kıble tarafında “hazire” denilen özel mezarlık alanları yer
alır. Buraya, o beldede vefat eden din âlimleri, ilim irfan sahibi
kimseleri ve mühim devlet adamları gömülürler.
ULU CAMİİ DULKADİRLİ VAKFİYESİDİR
Kahramanmaraş
Ulu Camii, Dulkadiroğlu Alaüddevle Bozkurt Bey'in Hicri 906, Miladi1500 tarihli vakfiyesinde;
Cami-i Kebir ve Cami-i Atik adları ile kayıtlıdır. Tahrir defterlerinde ise;
Süleyman Bey Camii olarak geçmektedir.
Cami girişindeki tanıtım
tabelasında: “Camii Dulkadir
Beyliği Hükümdarı Süleyman Bey tarafından
Ulu camii
kıble tarafında şimdi metruk vaziyette bulunan ağaçlık park alan, camiinin
mezarlık alanı haziresidir. Buraya birçok önemli şahsiyetlerin defnedilmiş olduğu
bilinmektedir.
PİRİ
MEHMET PAŞA VE 28 MEHMET ÇELEBİ’ NİN SON SÜRGÜN YERİ
Kahramanmaraş
tarihi üzerine önemli araştırmalar yapan, tarihçi yazar Yalçın ÖZALP hoca, Gazete:mizde daha
önce yayınlanan röportajında çok önemli bilgiler aktararak, şöyle demişti:
“Piri
Mehmet Paşa, Yavuz Sultan Selim’in veziri. Son sürgün yeri Maraş. O zamanlar
mezar naklinin imkânı yok. Zannederim ki onu da Ulu Camiinin bahçesine
gömmeleri lazım.
Yirmi
sekiz Mehmet Çelebi, Fransa ahvali hakkında bilgi vermek için Fransa’ya
gittiği, 1820 de Padişah Üçüncü Selime sunduğu “işleri dinimiz gibi,
dinleri işimiz gibi” raporuyla meşhur. Onun da son sürgün yeri Maraş. Bunun da
Ulu Camii mezarlığına gömülmesi lazım.”, diyor.
“HÜZEYFETÜL
MER’AŞİ” HAZRETLERİ
Yalçın
Özalp, “Sadettin Huzeyfetül
Mer’aşi” hazretlerinin
mezarı da Ulu Camii haziresinde olması lazım.” diyor.
Hüzeyfetül
Mer’aşi hazretleri İslam tarihinde önemli bir yere sahip. “Maraş Tarihi ve Coğrafyası” adlı eserinde Besim Atalay, Hüzeyfetül
Mer’aşi hazretleri ile
ilgili olarak; “Müşârün
ileyh meşâyih-i izâmdandır. Kerâmetleri nakledilmiştir. Lakab-ı âlileri
“Sedidüddindir.” Ehli tarîkat elbibesi demek olan fâkr ve tecrîd hırkasını,
Hazreti İbrahim Edhem Kuddise sırruhu’den giyinmiştir. Fakîh, kâmil, âmil olup
dînî ilimlere dâir faydalı eserleri vardır.”, diye yazmıştır.
TARİHİ
MEZAR TAŞLARI KIRILARAK KANALİZASYON DERE KAPLAMASINDA KULLANILMIŞ
Ulu Camii
kıble tarafındaki mezarlık alanı, 1940 yıllarında o günkü idareciler
tarafından, mevcut tarihi mezar taşları kırdırılarak kanalizasyon derelerinin
üzerlerinin taş kaplamasında tonoz malzeme olarak kullanılmıştır. Yalçın Özalp
hoca röportajında, bu iddialar üzerine; şehir merkezinde dere üzerlerini örten taş
kaplama tünellerin içerisine indiğini, kanalizasyon tüneli içerisinde bazı
mezar taşlarının, yapı üzerinde kısmen izlerine rastladığını söylüyor.
“Maraş’a
geldiğim yıllarda döne döne Ulu cami haziresinde mezar taşı aradım. Camiinin
bahçesi tertemiz. O zaman Hilmi Vakkasoğlu ağabeyimle görüştüm. Bana, 1945
yılında Gaziantep’li Orhan isimli bir Vakıflar Müdür var idi. Şehir içindeki
mezarlıkları kaldırdı. Bazı vakıf mallarını sattı dedi.”
RUHUNA UYGUN PROJE ÜRETİLEMİYORS, GÜL BAHÇESİ YAPILSIN
Şehrin diğer
mezarlıklarında olduğu gibi Ulu Camii Mezarlığı da park yapılarak, uzun süre
park olarak kullanıldı. Ancak vicdanlı
yürekler, çok önemli şahsiyetlerin gömülü olduğu bu alana ayak basmayı hayâ etmişlerdi.
Park dahi olsa oranın kutsiyetini idrak eden bazı büyüklerimiz, halen buradan
geçerken Fatihalarını okurlar.
Metruk park
içerisinde, birkaç mezar taşı hala varlığını korumaktadır. Bu alanın ruhuna uygun
olarak ilgili belediyelerimizce, ya da Vakıflarca projelendirilerek, kültürel
tarihimize kazandırılması gerekir. Tarih araştırmacılarımız, o bölgeyi
bilenler, geçmişi ile ilgili duyumu ve bilgisi olanlar, kanaat sahibi
kimselerce oluşturulan komisyonca, burada metfun mühim kimseler tespit
edilmelidir. Başta Hüzeyfetül Mar’aşi hazretleri diğer âlim ve ulema ve devlet
adamları, tespit edilerek kayıt altına alınmaları kültürel mirasımız açısından
çok önemlidir. Eğer bu tespitler yapıldığında Yalçın Özalp hocamızın
ifadesiyle, “Kahramanmaraş’ta turizm patlaması yaşanır”.
İlgili
kurumlarımız bu alanın ruhuna uygun projelendirilmesinde eğer bir beceri
gösteremiyorlarsa en azından oradaki gömülü Maraşlı ulemaya hürmeten, burasının
bir gül bahçesine dönüştürülmesi en uygun olanıdır. Böylece zevahir kurtarılmış
olunur. Ancak gelecek nesle hitaben, oradaki bir taşa şu ibarelerde yazılmalı:
“Biz burada bir tarihi katlettik, yerine bir proje üretme cesareti gösteremediğimizden, bu kırmızı gülleri buraya dikmek zorunda kaldık!”
YORUMLAR