Demirin gölgesinde, Markasi’nin (Kahramanmaraş) surlarının ardında savaş çığlıkları yükseliyordu. Genç Hitit savaşçısı Tudhaliya, nefesini kontrol etmeye çalışırken kalkanını sıkıca kavradı. Şehrin üzerinde yükselen toz bulutları, düşmanın yaklaştığını haber veriyordu. Mısır Firavunu II. Ramses’in ordusu, Hitit topraklarını zayıflatmak ve Kadeş Savaşı’nda avantaj sağlamak için Markasi’ye saldırıya geçmişti. Ancak Hititler bu toprakları kanlarının son damlasına kadar savunmaya kararlıydı.
Tudhaliya ve asker arkadaşları, bronz miğferlerinin altında ter içinde kalmış, gerginlik içinde birbirlerine bakıyorlardı. Komutanları, savaşçılarını cesaretlendirmek için yüksek sesle emirler verirken, Hitit okçuları surlara dizilmiş, yaylarını geriyordu.
Gelen ordu, Hititler’in beklediğinden büyüktü. Üstelik, Mısırlılar sadece kendi askerleriyle değil, yerel Amurru kabilelerinden aldıkları destekle de saldırıya hazırlanıyordu.
“Hazır olun!” diye bağırdı komutanı. Tudhaliya, kalkanını yukarı kaldırdı ve mızrağını daha da sıkıca kavradı.
Ufukta Mısırlı savaş arabalarının siluetleri belirdiğinde, Tudhaliya’nın kalbi hızla çarpmaya başladı. Firavun’un en iyi savaşçılarından oluşan birlikler, süvarileriyle birlikte hızla ilerliyordu. Mısırlılar önce hafif piyadelerini göndererek Hitit saflarını yıpratmaya çalıştı. Ancak Hitit askerleri ağır kalkanlarıyla düşman saldırılarını savuşturdu.
Düşman saldırısı vahşiydi. Mısırlılar, hafif piyadelerini öne sürerek Hitit saflarını yıpratmaya çalışıyordu. Ancak Hititler’in ağır zırhlı savaşçılarının karşısında pek şansları yoktu. Tudhaliya, bir Mısırlı askerin kılıcını savuşturup mızrağını adamın göğsüne sapladığında, sıcak kanın eline sıçradığını hissetti.
Ama düşman dalga dalga geliyordu. Markasi’nin surlarına doğru çekilmek zorunda kaldılar. Şehir kapıları açıldı, Tudhaliya ve arkadaşları içeri girerken, Hitit okçuları surlardan aşağıya ateş yağdırmaya başladı.
Savaş kızıştıkça, Hitit komutanları yeni bir strateji uygulamaya karar verdi. Şehir surlarının hemen ardında gizlenen bir grup seçkin savaşçı, Mısırlıların arkasına geçmek için bir geçit kullanacaktı. Tudhaliya, bu saldırı grubunun içinde yer alıyordu. Gece karanlığı çökünce, savaşçılar sessizce surlardan çıkarak düşmanın arkasına doğru ilerledi. Mısırlılar, surlara odaklandıkları için bu hareketi fark etmediler.
Sabaha karşı, Tudhaliya ve arkadaşları düşmana arkadan saldırarak büyük bir kargaşaya sebep oldu. Mısırlılar iki ateş arasında kalmıştı. Surlardan fırlatılan oklar ve şehir kapılarından çıkan yeni birliklerle birlikte, düşman ordusu dağıldı. Panik içinde geri çekilmeye başlayan Mısırlılar, Ceyhan Nehri boyunca kaçmaya çalışırken ağır kayıplar verdiler.
Bu zafer, Hititler için büyük bir dönüm noktası oldu. Markasi düşmedi ve Kadeş Savaşı’na giden yolda Hititlerin güneydeki hakimiyeti korundu.
Tudhaliya gibi isimsiz kahramanlar, cesaretleri ve fedakarlıkları sayesinde Hitit İmparatorluğu’nun sınırları bir süre daha güvende kaldı.
Kadeş Savaşı’ndan yıllar sonra, Markasi’de anlatılan destanlardan biri, surların gölgesinde verilen bu büyük savaştı. Hitit savaşçıları, üzerlerinde güneş gibi parlayan tunç zırhları ve ellerinde zaferi simgeleyen sancaklarıyla, bu toprakların gerçek sahipleri olduklarını bir kez daha kanıtlamışlardı.
O günden bugüne bu toprağın çocukları hep savaşçı ve hep kahramandı.
Kahramanmaraş, Markasi'nin antik çağlardaki nefesinden Maraş'ın asil duruşuna, oradan da istiklalin kahramanlık destanına dönüşerek, her bir adımıyla tarihin sayfalarında yeniden doğdu.
Kahramanmaraş Birlik Platform Araştırmaları
Yararlanılan Kaynaklar:
K. A. Kitchen - Pharaoh Triumphant: The Life and Times of Ramesses II, Aris & Phillips, 1982
James Henry Breasted - Ancient Records of Egypt, University of Chicago Press, 1906.
Gurney, O. R. - The Hittites, Penguin Books, 1990.
Saygılarımla,
Alper ESKİKILIÇ
KMBP GRUP YÖNETİCİSİ
YORUMLAR