Geçen haftalardaki yazılarımda DP’nin iktidar mücadelesi
ve başarıları ile Menderes’in siyasi kariyerinden bahsetmiştim. Menderes’in
siyasi kariyeri zirvesinde idi. Etrafında dönen ayak oyunlarını fark etmesi fakat bunlara tedbir alamaması ,
yanlış kişi ve hamleler başkalarının eline koz verdi.
Milli Korunma Kanunu’nun uygulamasındaki başarısızlık
döviz sıkıntısını doğurmuş; cam, lastik, pil, inşaat malzemesi, çay, kahve,
ilaç, gözlük camı gibi maddeler karaborsaya düşmüştü. Bu da, milletin Demokrat
Parti iktidarını haklı eleştirilerine yol açıyordu.
Demokrat Parti’nin 1946-1950 arası yaptığı demokrasi
mücadelesinden ve söylediği sözlerden eser yoktu. Aynı sözler şimdi muhalefet
tarafından söyleniyordu. Bu da sayıca az, ancak “özgül ağırlık” bakımından fazla
olan toplumun önemli kesimlerinin DP’ye sırt çevirmesine ve dolayısıyla
toplumun diğer katmanlarının da etkilenmesine yol açmaktadır.
Demokrat parti ispat hakkı konusunda son derece inatçı ve
yanlış tutum izlemişti. Bu, partinin küçülmesine, önemli partililerin
kaybedilmesine ve Hürriyet Partisi’nin doğmasına neden olmuştu. Muhalefetlerin
“hırsıza hırsız denilemeyecek” sözleri haklı bir eleştiri olarak görünüyordu.
Kırşehir, 1954 seçimlerinde Millet Partisi’ne oy vermesi
yüzünden cezalandırılmış ve 30 Haziran 1954’te ilçe yapılmıştı. Bu durum üç yıl
sürdü ve DP iktidarı 12 Haziran 1957 günü TBMM’de kabul edilen bir kanun ile
Kırşehir’in yeniden il olmasını sağladı. Ancak Kırşehir’in yeniden il olması
tasarısı meclise görüşülürken, Osman Bölükbaşı, Nevşehir’e bağlanan Kozaklı ve
Hacıbektaş ilçelerinin Kırşehir’de kalması gerektiğini vurgulamıştı. Bu isteği
kabul edilmeyince de başta Celal Bayar olmak üzere Meclis’e ve Meclis başkanına
ağır sözlerle saldırmıştı. Bu sözleri Bölükbaşı’nın başına büyük işler açtı.
Dokunulmazlığı kaldırıldı, tutuklanarak cezaevine girdi. Seçimler sırasında da
hala hapis yatıyordu. Bu durum Demokrat partinin muhaliflerini susturmak için
onları zindanlara tıkan bir siyasal teşekkül olarak algılanmasına yol açtı.
Aday listelerin tanziminde yapılan yerel unsurlara önem
verilmemesi adayların Menderes ve
yanındaki üç-beş kişi tarafından belirlenmesi, 1957 seçimlerinde oy kaybının en
önemli sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Demokrat Parti genel idare kurulu
tarafından aday tespitinin yapıldığı 28 ilin 14’ünde tamamen seçimler
kaybedilmişti. Adayların ön seçimle belirlendiği yani aday tespitinin
teşkilatlara bırakıldığı 39 ilin 33’nde seçimler kazanılmıştı.
Yeni yüzler, yeni sözler isteyen seçmenlerin, yedi yıldır
sürmekte olan Demokrat parti iktidarından bıkması da oy kaybının bir başka
sebebidir. Ayrıca bazı seçim çevrelerinde oralara özgü işlenen hatalar da oy
kaybına yol açmıştır. Örnek olarak Doğu’nun ilk üniversitesi Elazığ’a
açılacakken Erzurum milletvekili merhum Rıfkı Salim Burçak’ın Milli Eğitim
Bakanlığı yaptığı dönemde kanun teklifi “Atatürk Üniversitesi’nin Erzurum’a
kurulması” yönünde verilmiş ve öyle de gerçekleşmiştir. 1957 seçimlerinde
Elazığ elbette DP’yi cezalandırmıştır.
Demokrat Parti, Vatan cephesi ile uğraşırken muhalefet
özellikle CHP iktidar aleyhine Ankara merkezli kampanyalar yürütüyordu. Ancak
halk muhalefete fazla ilgi göstermiyordu. Bunun üzerine CHP muhalefeti halk
hareketi haline dönüştürmeye karar verdi. Bu çerçevede CHP Ege illerini
kapsayan ve” büyük taarruz” olarak adlandırdığı propaganda seferini 29 Nisan
1959’da Uşak’tan başlattı. Grup DP il binasının önünden geçerken iki partinin
taraftarları arasında karşılıklı sataşmalarla başlayan kavgada DP il binası
tahrip edildi. CHP kafilesi ertesi sabah Manisa’ya hareket etmek üzere Uşak
garına geldiğinde bu kez DP’li bir gurup kafile saldırdı. Bu arada atılan
taşlardan biri İsmet İnönü’nün başına isabet etti. Bu olayı Manisa konuşmasında
değerlendiren İnönü “…benim hayatıma kast etmek için harekete geçmişlerdi.
Muhalefet aleyhine ehli salip isnadı ve muhalefeti karınca gibi ezmek tasfiyesi
gece sabaha kadar Ankara’da tertiplenerek tatbikata konulmuştur. Azınlıkta olan
iktidar nihayet kaba kuvvetle bir dehşet idaresi kurarak vatandaşları insan
haklarından mahrum yaşatmaya karar vermiş görünüyor” diyecekti.
Büyük Taarruz’un Ege ayağını tamamlayan İnönü 4 Mayıs
1959’da İstanbul’a geçti. Yeşilköy Havaalanına inen İnönü oradan arabayla şehre
hareket etti araba Topkapı’ya gelince 10-15 kişilik bir grubun saldırısına uğradı
arabası tekmelendi. Camları taşladındı. Büyük taarruz 7 Mayısta bitti. İnönü
Ankara’ya döndü. Ankara’da yer yer polisle çatışma oldu.
Provokatörlerin ,muhalif siyasi partilerin,iç ne dış
küresel güçlerin müdahil olacağı 27 Mayıs süreci aslında çoktan başlamıştı.
Fakat her nedense Menderes karşısında kendini alkışlayan kalabalığın sarhoşluğu
ile bu oyunlara bir türlü tedbir alamamıştı.
YORUMLAR