İdlib Çıkmazı ve Gizli Kaos
Hacı Bilal Şen

Hacı Bilal Şen

İdlib Çıkmazı ve Gizli Kaos

18 Eylül 2018 - 02:54

Geçen hafta Tahran’da Türkiye, Rusya ve İran arasında “İdlib” başlıklı üçlü zirve gerçekleşti.  Bölgedeki aktörlerin nüfuz gösterisine sahne olan “İdlib” neden bu kadar önemli? Ülkemiz için İdlib’in güvenliğinin çok daha ayrı önemi var.

Rusya ve İran Esed’in yanında bir tutum sergilerken Amerika Rusya’nın Suriye’deki geniş bir alanı gayrı resmi de olsa elinde tutmasından çok rahatsız. Soğuk savaşın izlerinin devam ettiği bu durumdan en çok ülkemiz etkilenecektir.

Suriye’nin kuzeybatısında Türkiye sınırındaki stratejik vilayet İdlib, Mart 2015'te Kaide kolları Nusra Cephesi ile Ahrar'uş Şam'ın liderliğindeki Fetih Ordusu tarafından tümüyle ele geçirildiğinden beri huzur yüzü görmedi.

İdlib'in, Türkiye'ye yaklaşık 130 kilometre sınırı bulunuyor. Çatışma durumunda Hatay sınırında yeni bir göç dalgasıyla karşılaşma ihtimali, Türkiye'yi en fazla endişelendiren konu. Hâlihazırda 3,5 milyondan fazla Suriyeliyi barındıran Türkiye, İdlib'de ateşkesin korunması noktasında çalışmalar yürütüyor.

Tahran zirvesinde ateşkes çağrısı Rusya’dan karşılık bulmadı dersek yanlış olmayacak. Rus askeri birliklerinin Lazkiye'de konuşlandırdığı Hmeymim Üssü'ne insansız hava araçlarıyla düzenlenen saldırıların İdlib'den yönlendirilmesi ve Kuzey Kafkasya bağlantılı tüm savaşçıların İdlib'de toplanmasını gerekçe gösteren Rusya ateşkese yanaşmıyor.

 Önümüzdeki günlerde Moskova zirvesinde bu konu tekrar tartışılacak gibi, ancak Rus ve rejim güçlerinin görüşmeler devam ederken hava saldırısına devam etmesi ateşkesin kolay olmayacağının işareti.

Öte yandan, TSK'nın İdlib gerginliği azaltma bölgesi sınırları içerisinde 12 gözlem noktasını bulundurması, İdlib'i daha da önemli bir yer haline getirdi.

İdlib'de silahlı birçok grubun varlığı, olası bir çatışma durumunda bu grupların Türkiye'ye sızma ihtimalini de beraberinde getiriyor. Türkiye, PKK’nın Suriye kolu kabul ettiği YPG'nin İdlib üzerinden Irak sınırından başlayarak Akdeniz'e kadar kesintisiz bir hat oluşturmasını engellemek iddiasında. Bu gerekçe üzerinden İdlib içinde oluşturacağımız askeri bölge, YPG'nin İdlib'e yayılmasının da önüne geçecektir.

Gelecekte YPG'ye karşı ÖSO ile yeni operasyonlar düzenlemenin hesabını yapan Türkiye, İdlib'in Suriye hükümeti tarafından kurtarılması halinde, desteklediği ÖSO gruplarının dağılmasından ve ÖSO ile diğer cihatçıların sivillerin arasında karışıp Türkiye'ye kaçmasından da endişe ediyor.

 İdlib, 2011'de Suriye savaşının başlamasıyla birlikte Suriye'den Türkiye'ye ilk göçün yaşandığı ve yabancı savaşçıların Türkiye üzerinden Suriye'ye en fazla geçiş yaptığı yer olması bu endişede en büyük etken.

 Yerel sivil idare kayıtlarına göre İdlib’de 2 milyon 400 bin civarında yerli nüfus, yaklaşık 1,3 milyon da iç göçle gelmiş vatandaş barınıyor. Bunlardan yaklaşık 1 milyon'u Türkiye sınırına sıfır sayılabilecek 200'e yakın kampta barınıyor.

İdlib'e olası bir operasyonun Türkiye ve Avrupa'ya yüz binlerce kişilik göç dalgasını tetikleyecektir. Böyle bir durumda AB ülkeleri de Türkiye’nin tutumuna göre bu göç dalgasının endişesini yaşamak istemeyecektir.

Suriye’de dış güçler tarafından atılacak her adım ülkemizin aleyhine olacaktır. Türkiye kendi adımlarını atmalı ve bunu muhataplarına da kabul ettirmelidir. Aksi bir durumda idlib’in mevcut statüsü de bizi tatmin etmeyebilir.

 ABD, Akdeniz hayallerini gerçekleştirme gayreti içerisinde olan Rusya ile bir kez daha karşı karşıya gelecek gibi duruyor. Bir tarafta kanlı bıçaklı olduğumuz İdlib’ de hemfikir bir ABD diğer tarafta sıkı fıkı olduğumuz fikirlerin daha doğrusu menfaatlerin uyuşmadığı bir Rusya arasına sıkışmak nasıl bir siyasi manevra ile çözülecek ileriki günlerde göreceğiz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar