Bundan 24 yıl önce Aralık 1996 tarihinde yaşanan olayda
Figen Akad isimli kuru yük gemisinin Kardak Kayalıklarında karaya oturması
sonucu başlayan kriz neticesinde, Ege’de süregelen sorunlar olan Karasuları,
Kıta Sahanlığı, Hava Sahası ve Adaların Silahlandırılması sorunlarına,
egemenliği tartışmalı ada, adacık ve kayalıklar sorunu da eklenmiştir. Bugünkü
yazımda olayın görünen kısmından ziyade perde arkasından ve kriz yönetiminden
bahsetmek istiyorum.
Krizin gelişimi ve
sonrasında yaşananlar üzerindeki, görsel ve yazılı medya araçlarının etkisi,
dikkat edilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken konulardan birisidir. Basının
krize dahil olmasından önce sessiz bir şekilde iki ülke diplomatları arasında
süregelen çözüm girişimleri, basının kışkırtıcı tutumu neticesinde, kısa bir
sürede olaya hükümet yetkililerinin de dahil olmasını ve karşılıklı olarak sert
demeç ve beyanatların yapılmasına sebebiyet vermiştir.
Kardak Krizi, Türkiye’nin bürokratik yapısındaki bazı
eksikleri de ortaya çıkartmıştır. Şöyle ki dönemin saha sorumlularının kayalıkların
Türkiye sınırında olup olmadığı hakkında malumatları bulunmadığı için arşiv
araştırmasına girmeleri bunun kanıtıdır. Meydana gelen kriz neticesinde,
arşivlerin hızlı bir şekilde gözden geçirilmesi ve Türkiye’nin tezlerini destekleyecek
doğru belgelerin yorumlanmasında yaşanan sıkıntılar, bu alanlardaki
eksikliklere işaret etmekte ve yeniden yapılanma gerekliliğini ortaya
çıkartmaktadır. Son birkaç yıldır Doğu Akdeniz’de icra edilen manevralar öncesi
dünya kamuoyunun bilgilendirilmesi öncesinde yapılan hukuki anlaşmaların
dayanak gösterilmesi krizi önleme çalışmalarının ve diplomatik taktiğin ne
denli önemli olduğunu göstermektedir. Kardak krizinde ABD’nin ortaya çıkıp ilk
silah kullanana karşı silah kullanacağız tehdidinin Doğu Akdeniz de işe
yaramadığını gördük.
Kısaca yaşanan kriz neticesinde; her iki ülkenin çok
basit gibi görülebilecek bir nedenden dolayı aniden savaşın eşiğine
gelebilecekleri, ABD’nin bu iki devletin karşılıklı ilişkileri üzerindeki
tartışılmaz etkisi ve Ege’de var olan sorunlara bir yenisinin daha eklenmiş
olduğu tespit edilmiştir. Yaşanan bu kriz sonrasında gelişen ikili ilişkiler,
doğrudan olmasa da dolaylı olaraktan kriz sebebiyle etkilenmiştir. Yunanistan
bu bağlamda Gavdos adasını NATO tatbikatına dahil ederek, Türkiye’nin bu
yöndeki tepkisini bir bakıma ölçmüştür. Bunu en son ABD yaptırımlarında ve
AB’nin Yunanistan’ın talebiyle Türkiye’ye yaptırım ve gözdağı toplantısında
görmüş olduk. Türkiye’nin Kardak Krizinde gösterdiği tepkiye benzer bir tepki
ile karşılaşan Yunanistan, Türkiye ile arasındaki ilişkilerde yaşanan sorunları
ilk aşamada Türkiye’nin uluslararası sistem ile olan sorunları olarak
yansıtmaya çalışmıştır. Yunanistan bu hareketi ile uluslararası arenada kendini
dinleyecek bir kitle bulmanın avantajını kullanarak, Türkiye’nin üstün olduğu
askeri alandaki dengeyi, siyasi alanda kendi lehine çevirmek istemiştir.
Yunanistan’ın bu
tarzda bir yönelim ve eylem içerisine girmesinin çok çeşitli sebepleri vardır.
Kardak Krizi, Yunanistan’ın dış politikasında bu yönde bir değişime gitme
kararı üzerinde, dolaylı olarak etkisinin bulunduğu bir süreç olarak ön plana
çıkmaktadır. Çünkü yaşanan kriz esnasında taraflar askeri güç kullanımı
aşamasına gelmişlerdir. Kriz sonrası yaşanan ve kamuoyuna yansıyan bunalımların
sonuncusu, terör örgütü lideri Öcalan’ın yakalanmasıdır. Terör örgütü liderinin
yakalanmasından sonra, Yunanistan ile terör örgütü bağlantıların ortaya çıkması
Yunanistan’ın uluslararası kamuoyunda itibarının zedelenmesine neden olmuştur.
Bu süreç sonrasında, Yunanistan’da bazı yöneticiler görevden alınmıştır.
Zamanın dışişleri müsteşarı Onur Öymen’in krizle ilgili
şu anısı da enteresandır. “New York'ta Holbrooke'la (Amerikalı diplomat,
büyükelçi) bir araya geldim. Beni öğle yemeğine götürdü. O dönem yaşananları
konuşuyorduk. Ben de 'Türkler ve Yunanlılar için çok tehlikeli olan o gece, bir
şeyden dolayı çok mutluyum, en azından o gece hiç kimse ölmedi' dedim. Sonra
Holbrooke gülümsedi ve 'Yoo, Theodore, zaten hiç kimse ölmeyecekti' dedi. Ben
de 'Nasıl olur, karşı karşıya gelmiştik' diye sorunca Holbrooke, 'Amerikan
gemileri, Amerikan mühimmatları ve Amerikan istihbaratıyla karşı karşıya
geliyorsunuz. Bizim Türkiye ve Yunanistan arasındaki iki küçük gemimiz sizin
teknolojik ve elektronik görüşünüzü bozacaktı, dolayısıyla sizin fırlatacağınız
füzeler, yalnızca balıkları öldürürdü başka bir şey değil' diye
yanıtladı."
YORUMLAR