Kahramanmaraş’ın kurtuluşunun 100.yılındayız. Fransız
işgali sırasında şehir merkezinde kahramanca verilen mücadeleler takdire
şayandır. Ancak tarihi olayların kaynak araştırmaları yapılırken yerel tarih de
unutulmamalıdır. Makaleye başlarken Maraş’ın tarihi süreç içerisinde hangi
milletlerin izlerine tanıklık ettiğine de değinerek başlamak istiyorum.
Maraş, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinin kesişiminde yer alan, Geç Hitit devletlerinden Gurgum Krallığına
başkentlik yapmış, önemli ticaret yollarının geçtiği bir merkezdir.
Müslümanların bölgeyi fethetmesine kadar Asurlulular,
Persler, Makedonyalılar, Büyük Roma ve Bizans devletlerinin egemenliği altında
kalmış olan şehir, 637’de Hz. Ömer zamanında Halid Bin Velid’in Suriye’ye
düzenlediği seferler esnasında ele geçirilmiştir. Bölgede hüküm süren
mücadeleler devam etmiş 962 yılında bölge tekrar Bizanslıların eline geçmiştir.
Türkler 1086 yılından itibaren bölgeyi ele geçirince Maraş Selçuklu ve
Dulkadirli egemenliğinde kalmış 1522 de Kanuni Sultan Süleyman döneminde
tamamıyla Osmanlı şehrine dönüştürülmüştür.
Osmanlı idari yapılanması içerisinde 1867 tarihli vilayet
nizamnamesi ile Halep vilayetinin bir sancağı olan Maraş 2.Meşrutiyetin ilanı
ile birlikte 1915 de müstakil bir vilayet olmuştur.
Milli mücadele döneminde Maraş ‘ı önce İngilizler işgal
etti. İşgaldeki asıl amaçları bölgeyi Fransızlara karşı bir koz olarak
kullanmaktı. Musul’un kendisine verilmesini Filistin bölgesinin de kendi nüfuz
sahası olarak tanımlanmasını isteyen İngiltere bu amacına ulaşmak için Maraş
ile beraber işgal ettiği diğer yerleri Fransızlara karşı bir koz olarak
kullanmak istiyordu. Nitekim İngilizler sekiz aylık işgallerinin ardından 15
Eylül 1919 da Fransızlar ile imzaladıkları “Suriye anlaşması” gereği 1 Kasım
1919 da yerlerini Fransızlara bıraktılar.
Fransızlar, Maraş’a yerleştikten sonra Albay Normand
Adana üzerinden takviye kuvvet istedi. Şekeroba’ya gelen Fransız kuvvetleri
köyün içine girmek ister. Köyden bazı çeteler, İmalı civarındaki çeteler ile
birleşerek yol güzergâhları üzerinde düşmana pusular kurmuşlardır. Köyde erkek
sayısı azdır. Kadın, çocuk ve yaşlılar kalmıştır. Haydar Ağa Fransızların köy
içerisine girmesini engellemek için hizmetinde çalışan Ermeni Göciyan Oğlunu
elçi olarak gönderir. Göciyan oğluna Fransızları köye sokmaması durumunda
kendisini ihya edeceğini söyler. Göciyan, Fransızları ikna eder. Düşman
Ağanobası ve Dümbüldek’e uğramadan geçip giderler. Bu olayı duyan Sarılar,
Belpınar, Kürt dağı ile Cebeli Bereket civarındaki köylerden bazı insanlar
güvenli olduğu gerekçesi ile Şekeroba’ya gelmek isterler.
Maraş’ta istediklerini elde edemeyen Fransızlar 10-11
Şubat gecesi geri çekilme planı uygularlar. 11 Şubat akşamı İskenderun
istikametine kaçan Fransızlar Türkoğlu’nda kamp kurar. Burada evleri ateşe
verirler. 13 Şubatta açlıktan perişan olan düşman Ceceli köyüne girerek
küçükbaş hayvanları çalarak yemişler köyü ateşe vermişlerdir.
Maraş’a giderken Şekeroba’ya uğramayan düşman kaçarken
köye girip bazı evlere ateşe vermişlerdir. Fransız kuvvetleri içinde teğmen
olarak görev yapan Maxime Berges hatıralarında şöyle diyor:
“ Belpınar ve Türkoğlu arasında konakladık. Sabaha karşı
birbirini takip eden yangınlar çıktı. Bu yangınları Fransız birlikleri içerinde
bulunan Ermeniler çıkartıyordu. Evlerin boş dolu olduğuna bakmadan ve hiç telaş
etmeden etrafı ateşe veriyorlardı. Bu işi yapanlar Albaya götürüldüklerinde
yaptıklarını inkâr edip sadece evlerin etraflarında meşaleler ile
dolaştıklarını söylüyorlardı.”
Bugün Şekeroba’nın Keklikkoltuğu denilen yerleşim
yerlerinde “yanık banı” denilen yerdeki evleri ateşe verenler Fransız askerleri
içerisindeki bu Ermenilerdir. Belpınar-Şekeroba arasında kamp kuran
Fransızların yiyecekleri bitmiş yağan kar ve dondurucu soğuktan birçok kayıp
vermişlerdir. Fransızlar ile birlikte kaçan Ermeniler ihanetlerinin bedelini
ödüyordu. Yedek çarıklarını bile birbirine vermekten imtina eden Ermeniler,
kardaki izlerini başkalarının takip etmesini dahi istememişlerdir.
Kurtuluşunun 100.yılında milli mücadele kahramanlarını rahmet
ve minnet ile anıyorum.
YORUMLAR