Medine'nin Emanetçisi Son Türk, Fahreddin Paşa
Reklam
Hacı Bilal Şen

Hacı Bilal Şen

Medine'nin Emanetçisi Son Türk, Fahreddin Paşa

26 Aralık 2017 - 05:17

Son gülerde adı sıkça tartışılan, Arap ihanetçilerinin kâbusu Fahreddin Paşa’nın Medine müdafaası esnasındaki yaşadıkları O’nun halis kişiliğini gözler önüne seriyor.

Lawrence'in kışkırttığı isyancılar,  gece karakollara saldırmışlardı, ancak Hicaz'daki Osmanlı kuvvetlerinin kumandanı Fahreddin Paşa'nın aldığı tedbirler sayesinde geri püskürtüldüler. Fakat başlangıçta sayıları 50.000'i bulan isyancılar, gün geçtikçe çoğalıyorlardı. Üstelik İngilizler'den devamlı silah ve para yardımı alıyorlardı. Buna karşılık Osmanlı askerinin mevcudu ise sadece 15.000 idi ve İstanbul'dan hiçbir yardım alamıyordu. Çünkü Osmanlı 7. Ordusu, Filistin, Irak ve Kanal cephelerinde İngilizlerle savaş halindeydi.

Mukaddes Emanetleri kurtaran Fahreddin Paşa, elindeki yetersiz kuvvetlerle, Medine'ye saldırmaya hazırlanan Vehhabileri, Bi'r-i Ali ve Bi'r-i Maşi mevkilerinde mağlub etti. Ancak, İngiliz desteği ile güçlenen asiler, Cidde, Mekke ve Taif'i zapt ettiler. Böylece Medine dışındaki bütün Arabistan şehirleri isyancıların eline geçmiş oldu. Artık Medine her taraftan kuşatılmıştı. İşte bütün bu zor şartlar altında Medine tam 2 sene 7 ay düşmana dayandı. Bu arada Fahreddin Paşa, herhangi bir yağma ihtimaline karşı şehirdeki bütün Mukaddes Emanetleri İstanbul'a nakletmeyi başardı...

Nihayet müttefikimiz olan Almanya'nın teslim olmasından sonra 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti de Mondros Mütarekesi ile savaşa son verdi. Bu mütareke ile Arabistan İngiliz himayesine bırakılıyordu. İlk olarak Mekke Emiri Şerif Haydar, İngiliz hükümeti adına buraya gelen Vehhabi emirine şehri teslim etti. Fakat bunlardan Fahreddin Paşa hala şehri müdafaaya devam ediyordu...

"Türk bayrağını indiremem". Bu arada İstanbul'dan gelen bir subay İtilaf Devletleriye mütareke imzalandığı ve Hicaz'ın da onlara teslim edileceği emrini Fahreddin Paşa'ya iletti. Fakat Paşa, "Ben burada dalgalanan Türk bayrağını kendi elimle indiremem. Mutlaka indirilecekse buraya başka bir kumandan tayin etsinler" dedi. Fahreddin Paşa'nın bu sözü derhal İstanbul'a telgrafla bildirildi. İstanbul'daki işgal kuvvetleri kumandanlığı, henüz tahta çıkmış olan Sultan Vahideddin'e, Fahreddin Paşa'nın vazifeden alındığına dair bir emir yazdırdılar ve Adliye Nazırı Haydar Bey ile Medine'ye gönderdiler.

Ateşkes antlaşmasından itibaren 70 gün direnen Fahrettin Paşa için artık her şey bitmiş ve teslim olma vakti gelip çatmıştı. Paşa gayet üzgün ve bitkin halde son hazırlıklarını yapmış ve kapıda bekleyen eratına ve tebaasına bakmadan ve konuşmadan kendisini bekleyen arabaya binerek şoförüne “haremi şerife” demiştir. Medine’den ayrılanların Peygamber efendimize veda ziyaretinde bulunması adetten olduğu veçhile, herkesçe normaldir. Yol boyunca sokakları dolduran halkı yaşlı gözlerle ve acı bir tebessümle selamlayan Paşa, Peygamber Efendimizin huzurunda daha bir mahzunlaşacak, daha bir bitkin ve üzgün hal alacaktır. Ve birkaç saat sonra Paşa arkasında bekleyen maiyetine dönerek; “burada kalacağız” der ve ekler. “mücaviriz, herhangi bir mücavir gibi (yani dünyanın dört bir tarafından gelip de ayrılmayarak, ömürlerinin sonuna kadar Medine’de, Haremi Şerif yakınına yerleşen Müslümanlar gibi) Nebiyyi Muazzam civarından ayrılamayız. O’nun şefaatine sığınıyoruz”.

 Paşanın bu sözleri üzerine emir subayı ve yaveri, arabasında yol için hazırlanan yatağını ve battaniyesini Mescidi Nebevinin bir köşesine sermişler, şahsi eşyalarının olduğu bavullarını da yanına getirmişlerdir. Bu şartlar altında kendisine olan saygıdan etrafına kimsenin yanaşamadığı Paşa, 3 gün Mescidi Nebevide kalmış, bu süre zarfında kendisine dökülen dillere ve yalvarmalara kulak asmamıştır. Medine dışında kendisini bekleyen düşman bin bir türlü vesveseye düşmüş, ancak yine zor kullanmayı göze alamamışlardır. Ancak 10 Ocak günü Paşa’nın en yakınında yıllarca hizmet eden Kurmay Heyeti yanına gelerek gayet saygılı bir şekilde konuşurlarken, birden bu asil Osmanlı Paşasının üzerine çullanmışlar ve gözyaşları içerisinde Fahrettin Paşayı zorla içinde bulundukları kutsal mekândan çıkartarak teslim etmişlerdir.

1930’lu yılların sonunda da 2. Dünya Savaşı patlak vermiştir. 31 Mayıs 1916’dan başlayıp, 10 Ocak 1918’e kadar süren ve destanlaşan Fahrettin Paşa’nın Medine Müdafaası, maalesef böyle hazin bir sonla bitmiş olmakla, geride de hazin sahneler bırakmıştır. Zira Paşa’ya ve askerlerine teslim olunması karşılığında anavatanlarına dönmeleri garanti edilmesine rağmen, önce Paşa, sonra da askerleri Mısır’da bulunan İngiliz esir kampına götürülmüşler, Paşa daha sonra Malta’ya sürülmüştür. 8 Nisan 1921’e kadar süren esaret hayatı, Ankara hükümetinin yoğun çabaları ile son bulmuş ve Avrupa ve Moskova üzerinden Eylül 1921’de Milli Mücadeleye destek olmak amacıyla Anavatana dönmüş ve esareti fiili olarak son bulmuştur. Daha sonra Ankara Hükümetince Kabil Büyükelçiliğine atanan bu muhterem zat, 22 Kasım 1948’de bir tren yolculuğu sırasında Eskişehir yakınlarında kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesi ile ebedi âleme intikal etmiştir. Kabri İstanbul’da Rumeli Hisarı’ndaki Aşiyan Mezarlığındadır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar