Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki ilk siyasî münasebetler XV. yüzyılın başlarında III. İvan zamanında ve Kırım Hanı Mengi Giray’ın tavassutu ile 1492 yılında ticarî nedenlerle başladı. Bu tarihten sonra dikkatten uzak bir şekilde siyasî, askerî ve ekonomik yönlerden giderek güçlenmeye başlayan Rusya, ilişkilerini Kırım Hanlığı ve Kefe Beyliği aracılığıyla yürüttüğü Osmanlı Devleti ile münasebetlerini bozmamaya gayret gösterdi.
Bahçesaray ya da Çehrin anlaşması, Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu ile Kırım Hanlığı ve Rusya Çarlığı arasında Kırım'da 3 Ocak 1681'de imzalanmış olan bir antlaşmadır. Aynı zamanda Rus Çarlığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan ilk resmi antlaşmadır.
Türk – İran ilişkilileri milattan çok öncesine dayansa da Osmanlı devleti ile İran arasındaki ilk münasebetler, Fatih Sultan Mehmet döneminde Anadolu Türk Birliği’nin teşekkülü sırasında gerçekleşti. Akkoyun hükümdarı Uzun Hasan’ın Trabzon- Rum İmparatorluğu ile Karamanoğulları beyliğini koruma gayretleri ve Orta Anadolu’ya yönelik faaliyetleri Osmanlı Akkoyunlu savaşlarını kaçılmaz hale getirmişti.1473 Otlukbeli savaşı ile Akkoyunlular yıkılma sürecine girdi.
İran ile ilk anlaşma ise 1555 tarihinde gerçekleşti. Kanunu döneminde gerçekleşen bu anlaşma ile Doğu Anadolu, Nahçıvan dâhil Osmanlı idaresine geçti doğu sınırları güvenlik altına alındı.
21.yy da bu üç devlet, 25 Kasım 2017 tarihinde liderlerin katılımı ile ilk defa bir araya geldi. Cumhurbaşkanımız R.Tayyip ERDOĞAN, Rusya devlet başkanı Vlademir PUTİN ve İran Cumhurbaşkanı RUHANİ arasında Ortadoğu’nun geleceğinin dizaynı için ikinci dünya savaşı sonrası oluşan kaos ve boşluğu doldurmak amacı üçlü bir zirve gerçekleştirdiler.
1945’te Polonya ve Doğu Almanya’nın geleceği için “yalta konferansında” bir araya gelen Rusya, İngiltere ve Amerika geliyor akıllara. Zirve devletlerin bir araya gelmesi ile 2. Dünya savaşı sonrası bahsi geçen yerlerin durumu görüşülmüştü.”Soçi zirvesi” Rusya’nın bölgede yeni bir” yalta” oluşturma gayretinden başka bir şey değildir.
Her üç devlet de bir şeyler kazandı. Putin, Arap dünyasına tutunduğu Suriye'de Rus nüfuzunu korumayı başardı. Ruhani, Doğu Akdeniz'de İran için daha güçlü bir etki alanı yarattı ve Esad'ın devrilmesine engel oldu. Esad'ın devrilmesi, Tahran'ın bölgedeki müttefiki Hizbullah'la bağını keserdi. Türkiye de Suriye sınırlarının büyük bir kısmında Kürtlerin kontrolü ele geçirmesini engelledi.
Sorun şu ki, amaçları birbirileriyle bağdaşmıyor. İran ve Rusya, Amerika'nın Suriye'de Kürt ve diğer müttefikleriyle kontrolü sağladığı bölgelerden çekilmesini istiyor. Rusya bunun Kürtlerle özerklik anlaşmasına varması anlamına geleceğini düşünüyor.
Türkiye, sınırlarının PKK'nın Suriye kolu tarafından özerk bir yapıyla kontrol edilmesine müsamaha göstermeyecek. Soçi zirvesi sonrası ABD’ den geri adım geldi. Trump; terör gruplarına silah sevkiyatının durdurulduğunu açıkladı. Çok inandırıcı olmamakla birlikte bekleyip görmek gerekiyor.
YORUMLAR