Şark Meselesi ve Anti-Türk Politikası
Hacı Bilal Şen

Hacı Bilal Şen

Şark Meselesi ve Anti-Türk Politikası

15 Haziran 2023 - 03:51

Tarihler 13 Haziran 1878’i gösterirken Avrupalı devletler Ayastefanos anlaşmasının şartlarını beğenmeyerek yeni bir anlaşma yapmak üzere Berlin’de toplandılar. Avrupa; Avrupa’ya ve müstemlekelerine yakın hiçbir yerde Rus hele hele Türk görmek istemezler. Şark meselesinin devamı Anti-Türk politikası düşüncesiyle toplanan Berlin kongresinde (1878) Osmanlı devleti; Avrupa, Balkanlar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Kıbrıs, Akdeniz ve Ege’de geri çekilmeye zorlanmıştır. 

Şark meselesi, emperyalist politikalar izleyen büyük devletlerin (düvel-i muazzama) Osmanlı Devleti’nin başta Avrupa’daki kısmı olmak üzere özellikle Ortadoğu’ya ve diğer yerlere (Afrika) yayılmış geniş topraklarının paylaşımı, devletin hükümranlık sahası üzerinde siyasî ve iktisadî tahakküm kurulması, bu arada Müslüman olmayan halkların durumlarının istismar edilmesi, bağımsızlık mücadelelerine maddî ve manevi destek verilmesi ve bunun, Avrupa -ve geç dönemlerde Amerika Birleşik Devletleri- kamuoyunun kazanılması amacıyla yoğun bir anti-Türk propagandası halinde yürütülmesi anlamında, Osmanlı gücünün XVIII. yüzyıl başından itibaren kendini hissettiren gerilemesiyle beraber gelişen kendi aralarındaki şiddetli rekabetin geleneksel bir tanımlamasıdır.

Rusya Ayastefanos Antlaşması ile (3 Mart 1878), Avrupa devletleri arasındaki dengeyi dikkate almadan Şark meselesini sadece kendi menfaatleri açısından halletmek isteyince, bu durum başta İngiltere ve Avusturya olmak üzere diğer Avrupa devletleriyle birlikte Balkanlar’da yeni kurulan devletlerin de muhalefetiyle karşılanmıştı. Çünkü Ayastefanos Antlaşması ile Rusya’nın Osmanlı toprakları üzerinde aşırı derecede nüfuz sahibi olması İngiltere’nin menfaatlerine ters düşüyordu. Avusturya ise kendisi için hayatî önem taşıyan Balkan toprakları üzerinde büyük bir Bulgaristan’ın kurulmasından son derece rahatsız olmuştu. Balkanlar’da kurulan devletlerin memnuniyetsizliği de kendilerine ümit ettikleri kadar toprak verilmemesinden kaynaklanıyordu. Halbuki Sırbistan, Bosna ve Hersek ile Makedonya’nın bir kısmına sahip olmayı arzu ediyor, Romanya ise Dobruca’yı almakla beraber Romenler’in meskûn bulunduğu Besarabya’yı Rusya’ya vermek istemiyordu. Ayrıca büyük bir Bulgaristan’ın mevcudiyeti diğer Balkan devletlerini de tedirgin ediyordu. Bütün bu sebepler yüzünden Ayastefanos Antlaşması’nı yeniden gözden geçirmek ve bazı değişiklikler yapmak maksadıyla Berlin’de bir kongrenin toplanması kararlaştırıldı.

Öte yandan bir Rus tehlikesine karşı Doğu Akdeniz’deki durumunu kuvvetlendirmek düşüncesinde olan İngiltere Kıbrıs’ı bir üs olarak kullanmak istedi. Bu hususta kararlı olduğunu, Osmanlı Devleti adayı vermediği takdirde zorla alacağını bildirdi. Berlin Kongresi’nde İngiltere’den yardım göreceğini uman Bâbıâli, 4 Haziran 1878 tarihli bir antlaşma ile Kıbrıs’ı İngilizler’e devretti. Fakat 1 Temmuz 1878 tarihli bir ek antlaşma ile, Rusya’nın Doğu Anadolu’da işgal ettiği yerleri iade etmesi halinde İngiltere’nin Kıbrıs’tan çekileceği şeklinde bir madde eklenerek adanın toprak mülkiyetinin Osmanlı Devleti’ne ait olduğu tespit edildi.

Bir ay devam eden kongre sonunda imzalanan Berlin Antlaşması altmış dört maddeden oluşmakta idi. Buna göre Ayastefanos Antlaşması ile sınırları çizilen Bulgaristan toprakları üç bölgeye ayrılacaktı. Osmanlı Devleti 1868 nizamnâmesini Girit’te uygulayacak ve bu hususta Avrupa devletlerine bilgi verecekti. Yunanistan’a bir miktar toprak verilecek, Bosna ve Hersek Avusturya tarafından işgal edilecekti. Karadağ, Sırbistan ve Romanya’nın bağımsızlığı kabul edilecekti. Osmanlı Devleti Kars, Ardahan ve Batum’u harp tazminatının bir kısmına karşılık olmak üzere Rusya’ya bırakacak, Kotur ise İran’a verilecekti. Bâbıâli Ermeniler ’in bulunduğu yerlerde ıslahat yapacak, Boğazlar 1841 Londra ve 1856 Paris antlaşmalarında belirtilen statüye tâbi olacaktı. Harp tazminatı için Osmanlı Devleti ile Rusya kendi aralarında bir anlaşmaya varacaklardı. 14 Mayıs 1882’de yapılan antlaşma ile de tazminatın yıllık 350.000 liralık taksitlerle Osmanlı lirası olarak ödenmesi ve âşâr vergisinin teminat olarak gösterilmesi kararlaştırılmıştır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar