Ortadoğu ve Afganistan’da yaşanan manda ve himaye
fikrinin temel çıkış noktası 18 Ocak 1919 Paris Barış Konferansına kadar
uzanır. Ortadoğu’nun terörizmin faaliyet alanı olması her ne kadar Hasan
Sabbah’a kadar uzansa da ekseriyet 11 Eylül 2001 twin towers (ikiz kuleler) saldırılarının
ardından sonra ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise Suriye ile devam etmektedir.
11 Eylül 2001'deki
terör saldırılarında, 4 yolcu uçağı kaçırılmış, uçaklardan ikisi İkiz Kulelere
çarpmıştı. Kaçırılan bir diğer uçak başkent Washington'da Pentagon'u hedef
alırken dördüncü uçak ise F-16'lar tarafından Pensilvanya kırsalında
düşürülmüştü. İkiz Kulelerde 2 bin 606 kişi, Pentagon'da 125 kişi ve kaçırılan
uçaklarda ise 246 kişi hayatını kaybetmişti. Saldırılarda 19 teröristle
birlikte toplam ölü sayısı 2 bin 996 olarak açıklanmıştı. Tarihin akışını
değiştiren 11 Eylül saldırılarının ardından eski Başkan George W. Bush,
Afganistan ve Irak'a girme kararı almış, Beyaz Saray'ın Ortadoğu'daki savaş
yanlısı politikası büyük tepkilere neden olmuştu.
Bush'un
''Terörizmle Savaş Kampanyası'' çerçevesinde kurulan ABD Ulusal Güvenlik Kurumu
(NSA) ülkede yasa dışı dinlemelerine başlarken,"Medeniyetler
Çatışması"na ve İslamofobiye zemin oluşturan 11 Eylül saldırıları başta
ABD olmak üzere, batılı devletlerde Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında
büyük artışa yol açtı. Saldırılardan hemen sonra bir anda dünya gündemine giren
Ladin ve El Kaide örgütü, uzun süre konuşulmuş ve üzerlerine birçok şey yazılıp
çizilmişti. Konuşulanlar arasında en dikkat çekici olanı Bin Ladin'in aslında
bir Amerikan ajanı olduğuydu. Özellikle Küba devlet başkanı Fidel Castro'nun
Ladin hakkında söylediği; “Ladin, ABD eski başkanı George W. Bush dünyayı
korkutmak istediği zaman ortaya çıkan bir CIA ajanıdır” şeklindeki sözleri,
soru işaretlerini çoğaltmıştı. Hatta Wikileaks belgelerinde, Ladin-Amerikan
ilişkileri üzerine çok gizli bilgiler de olduğu zaman zaman dile getirilen bir
durumdu.
IŞİD’in ise ortaya
çıkışı Bin Ladin’den farklı oldu. ABD bu kez sınırlarının dışında
dalgalandırıcı bir eylemle “Nuri Camii”ni merkez seçti. El- Bağdadi halife
olduğunu ilan etti. Kirli emellerine merkez ve çıkış noktası yaptığı, Nureddin
Mahmut Zengi’nin 845 yıl önce yaptırdığı Camii-i Nuri’nin alet ederek
hatırasını yerle bir ettiler.
ABD’nin orta doğu
politikasında yeni bir terör çocuğu doğmuştu. Besleyecek, büyütecek, işlerinde
çalıştıracak sonra “ulan sen teröristmişsin ya!” dedikten sonra kendi
yetmelerine karşı savaş ilan edecekti. Yoksa ABD bölgedeki eşkıyalara nasıl
silah satabilirdi ki? Rusya ile içine girdiği güç denkleminden, bölgede bulunma
gerekçesini ancak böyle açıklayabilirdi.
Şu anda IŞİD nerede? Eylemlerin arkası birden kesildi.
IŞİD’ten sonra militanları ortak bir grup olan YPG ağırlık kazanmaya başladı.
EL-KAİDE, IŞİD, YPG… Bu böyle devam edecek yarın isimler değişecek ama amaç
asla. Esed, YPG’ ye neden karışamıyor? Suriye’de ortak müttefiklerimiz Rusya ve
İran bile YPG’yi neden gündem yapmıyor? Türkiye’nin muhatabları bu konu da
hiçte güven vermiyor.
Bu sessizliğin sonu hayra alamet değil. Gözler Kuzey
Suriye’de oluşturulmak istenen tarafsız hatta çevrildi. Bu hat ise Türkiye’yi
oyalama taktiğinden başka bir şey değil. Birkaç ortak alçak uçuş devriyesi ile
hat oluşturulmaz. Binlerce tır dolusu silah, eğitilen YPG ile birlikte yeni bir
isimle, babası hiç değişmeyecek bir terör grubu daha doğarsa hiç şaşırmam. Dün
İkiz Kuleleri ve Nuri Camii’ni kullananlar yarın Suriye’nin bir bölgesini
meşrulaştırmaya çalışacaklardır.
YORUMLAR