Mevlana bir gün dervişleriyle yaptığı sohbetini
bitirdikten sonra Yunus Emre odaya girer. Mevlana ile kucaklaşıp hasret
giderdikten sonra karşılıklı şiirsel muhabbete başlarlar. Mevlana sorar:
“Pek güzel, pek sade giyinmişsiniz. Ama üzerinizde
hırkanız yok. Üşümez misiniz?”
Yunus Emre cevaben:
“Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil.
Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil” der.
Mevlana bu cevabı beğenir. Ve yine sorar:
“Doğru söylersiniz. Nasılsınız, iyi misiniz? Neler
yaparsınız?”
Bizim Yunus yine: -”Adımız miskindir bizim Düşmanımız
kindir bizim Biz kimseye kin tutmayız Kamu alem birdir bizde”
“Ben gelmedim dava için
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmağa geldim”
Bu cevabı da beğenen Mevlana:
“Biz dervişlerimize Tevhid’i öğretirken ‘Bir elma iki
ayna’ demiştik. Siz ne dersiniz?” diye sorar.
Bu soruyu da şöyle yanıtlar Koca Yunus:
“Tevhid imiş cümle alem Tevhidi bilendir adem Bu
tevhidi inkar eden Öz canına düşman imiş”
Yunus Emre’nin birbirinden güzel şiirli yanıtlarını
beğenen Mevlana, Yunus’un bir süre daha dergahta kalmasını ister ve:
“Davetimizi kabul buyurursanız çok memnun kalacağız.
Hem de size 6 ciltlik yazdığımız Mesnevi’yi okurduk” der.
Bizim Yunus bunun üzerine:
“Ne kadar uzun yazmışsınız! Çok emek ve gayret sarf
etmişsiniz. Bize kalsaydı aynen şunu söylerdik” diyerek şu meşhur
dizelerini söyler:
“Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm”
Önemli iş, önemli meziyettir işte şiir. Tarihte
dervişler akıllarda kolay yer etsin, kolay algılansın ve unutulmasın diye
vermek istedikleri mesajı şiirlerle vermişler. Hatta dergahlarda ilahiler
söylenmesi, şiirler, naatlar okunması da bu yüzden. Çünkü armoniye
bürünmüş hiçbir düşünce yok olmaz. Bir söz belki zamanla unutulur ama
şarkılar, türküler, ilahiler, şiirler hep mırıldanılır bir yerlerde.
Gerçekten de
tarihi şöyle bir süzgeçten geçirdiğimizde akıllarda
kalan dervişlerin genellikle şair olduğu görürüz. Bunun en önemli
örneği değil midir Yunus Emre ve Mevlana?
Şiir önemlidir vesselam. Öykü, hikaye, deneme, roman,
masal, fıkra... Birçok yazım türü vardır edebiyatta. Ama şiir bambaşka.
Çünkü bir romanın sayfalarca
yazıp anlattığı hatta bazen anlatamadığı şeyi bir
şiir birkaç mısrayla anlatabilir. O yüzden bence şiir edebiyatın
zirvesidir. Duyguların en damıtılmış halidir. Hayatta zirveyi yakalamanın yolu
da yüreği zirveye çıkarmakla mümkün olur ki zirveye giden en güzel yol da
şiirdir. Onun için hayatımızı şiirleştirmeli ve şiir gibi yaşamalıyız.
‘Yaşayan bir şiir’ değil miydi Yunus Emre?
Biz de Yunus misali
şiirlerle yaşamalı, şiir gibi görünmeliyiz. O kadar şiirlere bezenmeliyiz
ki, hepimiz şunu söylemeliyiz...
“Ete kemiğe büründüm
Şiir diye göründüm.”
Çünkü şiirin olduğu hiçbir yerde kötülük kendisine yer bulamaz.
YORUMLAR