Geç kaldık birbirimize sevdiğim. Çok geç kaldık. Ne bilirdim bir gün çıkıp da, yorgun sokaklarıma ayak basacağını? Adım adım o sokakların ıslak taşlarında, benden bir iz arayacağını. Bilseydim idam mahkûmu şiirlerimin her mısrasında, her dizesinde ve her hecesinde figan eder miydim? Yağlı urganları bir bir geçirir miydim boynuma?
Sana çıkar diye ve sana çıkması umuduyla çıplak ayaklarla koşar mıydım her yolda? Derimi parçalayıp feda eder miydim hançer gibi saplanan hoyrat dikenlere? Ve onca acıları, can çekişleri reva görür müydüm kan revan içinde kalan bedenime?
Belki de teker teker hepsini okşardım bütün dikenlerin. Kimbilir? Belki de seni bana getiren yolların üstünde diye tek tek öperdim hepsini. Okşardım şefkatle, merhametle. Ve barışırdım tekmil kâinatla, haklı haksız ne varsa. Bütün çiçeklerini toplardım yeryüzünün. Ve bir daha, bir daha ekerdim rengârenk çiçek tohumlarından. Kocaman bir çiçek bahçesi yapardım yangın yerine dönmüş bu dünyadan. Bal böcekleri için dua ederdim. Ve kuşlara avcumdan buz gibi sular ikram ederdim.
Severdim işte her şeyi. Daha çok, daha bir başka severdim. Nefretten bile nefret etmezdim ki. Güler geçerdim inan ki. Tebessüm ederdim her şeye. Usul usul can versem de “sen” diye diye, içten içe seviniyor olurdum, varacağım menzilim sen olacaksın diye.
YORUMLAR