Ben kumdum
Denizin altında yatardım
Sonra
Bir istiridye kabuğunun içine doldum
Kabuk beni işledi, inci yaptı
Bir kabuğun içindeki inciden
Kimin haberi olur ki
Sen derinlere daldın, çok derinlere
Bu kabuğu avuçlarına aldın
Sudan çıkardın
Sen kabuğun içinden beni çıkarıp
Adımı inci koyana kadar
Ben kum tanesiydim
Senin avuçlarında inci oldum
Sevda oldum
Ne olur beni yeniden
Rüzgârlara bırakma
Ben bir kum tanesiyim
Yok olur giderim*
Bazı insanlar vardır insan hayatında; seni senden çok seven, seni senden çok düşünen. Tıpkı şairin dizelerinde bahsettiği gibi, henüz denizin derinliklerindeki istiridyenin içindeyken fark eder seni. Sen bir kum tanesisindir oysa. Ancak, o senin bir inci olduğunu söyler ve bunu ispatlamak için çırpınır durur. Buna kendin bile inanmazken üstelik. Sana seni anlatabilmek için verir bütün çabalarını, bütün uğraşlarını.
Hayatın umutsuzluk denizinde boğulmak üzereyken ve hiçbir çıkış yolu bulamazken çıkar karşına sıcacık bir ‘Merhaba’yla. Daha önce hiçbir dudaktan bu kadar güzel çıkmamıştır hiçbir merhaba. Etrafındaki milyonlarca merhabadan hiçbirine benzemez onunkisi. Çünkü hiçbiri bu kadar samimi, bu kadar canı gönülden değildir.
Bir gün istiridyenin içinden çıkarılan inciler tek tek dizilirken şahane bir ziynet eşyası gibi, birden bire kopan tespih boncukları gibi saçalanır yerlere. Çünkü o incileri çıkarmak için çırpınan el yoktur artık. Aniden yok olmuştur. Ve bir daha haber alamazsın ondan.
Rengini bile bilmediğin gözlerine, derin karakterine şiirler yazarsın. Onun gönlüne açılır kalemlerin. Yazdığın şiirleri teker teker biriktirirsin heybende. Ve biriktirdikçe, şefkatini hissedersin yeniden, yazdığın dizelerde. Çünkü onun ruhu sinmiştir birçok şiirine inceden inceye. Sonra daha büyük bir şefkate, daha büyük bir merhamete ve daha büyük güzelliğe giden bambaşka bir yola girer, o güzelliğe ram olursun.
Ve on beş yıl sonra yeniden gider o inci tanelerini tek tek dizen ve tek hamlede hepsini yerle yeksan eden ellerin sahibi. Yeniden dökülür gökyüzünden yıldızlar. Ve yeniden söner yıllar önce bir bir yanmış olan içindeki kandiller…
On beş sene önce “inci” dediğin ve denizin derinliklerinden tutup çıkardığın istiridyenin içindeki o kum tanesi sesleniyor şimdi sana;
Gidiyorsun ya
Güle güle git en güzel inci tanesi
Güle güle git en anlamlı şiirin en anlamlı dizesi
Güle güle git uçsuz bucaksız denizin sonsuzluk mavisi
Güle güle git…
Ama bu kez giderken şu dizeleri de yükleyip öyle git heybene…
İNCİ’NME
İncinmesin diye
Ağır adımlarla gidiyorum kalbinden
Sevdamın değdiği, ruhumun dokunduğu
Tüm hücrelerinden
İzlerimi sile sile
Olur ya
Varlığımın enkazı
Yara açmıştır gönlüne diye
Bütün duygularını inceden inceden
Öpe öpe gidiyorum kalbinden**
Güle güle inci tanesi…
*Şairi bilinmemekte.
**Şair: Narin Demirci
YORUMLAR