8 Mart tarihi kadınlarımızı hatırlatalı çok olmadı. Türkiye’de belki on belki de on beş yıldır bu tarih üzerinde durulmaktadır. Ne kadar ilginç değil mi, ne kadar garip. Zaten hayatın her anında etkin olan kadınların unutulacak, görmezden gelinecek bir varlık gibi görülmesi ya da hatırlanması kolay olsun diye bir gün verilmesi! Yoksa amaç başka bir şey mi? Kadınlara karşı yapılanlara mı dikkat çekilmek isteniyor. Erkeklerle girdikleri haksız mücadele, uğradıkları her türlü saldırı, sindirme politikaları mı eleştiriliyor. 8 Mart dünya kadınlar günü yaşamımıza neleri kattı.
Erkeklerin kadına bakışını değiştirmek; sadece yürüyüş yapmak, sosyal medyada bir günlük farkındalık oluşturmak veya televizyonlarda o haftaya özel önceden ezberletilmiş sözler söylemekle olmaz. Toplum bir günde, bir haftada, bir ayda değişmez. Her insanın ruhsal yapısı vardır. Bu yapı belli yaşlarda şekillenmeye başlar. Bir çocuğun küçük yaşta edindiği deneyimler ilerleyen dönemdeki hayatını büyük ölçüde şekillendirir. Kadınlara güçsüz, çaresiz, zayıf ve muhtaç profili çizilmişse bunu değiştirmek özellikle de ileri yaş gruplarında neredeyse imkansızdır. Öyleyse enseyi karartıp yapacak bir şey yok, böyle gelmiş böyle gider demek yerine çocuklarımızı, gençlerimizi bu yolda saygılı, anlayışlı bireyler olarak yetiştirmek en önemli amaç olmalıdır.
Bilindiği gibi kadınlar; naifliğin, zarifliğin ve güzelliğin sembolüdür. Öyle ki Türk edebiyatında saçlarıyla, gözleriyle, kokusuyla ve diğer birçok uzvuyla doğanın en güzel nesnelerine, canlılarına benzetilen bu varlık, kelimelerin kifayetsiz kaldığı kadar muhteşemdir. Yeri geldiğinde bir bakışıyla canlar alıp canlar veren, bir gülüşüyle hayata döndüren kadın kavramı yalnızca kitaplarda kalmış sözler olmamalıdır. Güzelliği yanında gücü, yiğitliğiyle de tarihimizde yer almış pek çok kadın kahraman mevcuttur. Dünyayı değiştirmek adına çalışmış kadınlar sadece evde oturup çocuk bakmak ya da yemek yapmakla yetinmeyerek dünya tarihinde etkin rol oynamışlardır. Bunlara örnek vermek gerekirse rahibe Teresa’dan tutun da hemşirelik alanında önemli katkılarda bulunan Florence Nightingale’ye, Türk gökbilimci Dilhan Eryurt gibi pek çok isme yer verilebilir.
Türk milli mücadelesinde etkin olan kadınlar arasında milli bilinci dirilten eserleriyle ünlenen Halide Edip Adıvar başta gelmektedir. Halide Edip; işgal altındaki topraklarda bir kadın olarak direnmiş kendisi gibi pek çok kadını örgütleyerek mitingler düzenlemiştir. İşgalcilere karşı direnen Rahime Hatun, Nene Hatun, Senem Ayşe gibi sayısız kadın kahramanlarımız en az bir erkek kadar vatanını ve toprağını savunmayı bilmiştir. Milli Kahramanlarımızdan Senem Ayşe; Kahramanmaraş'ta kocası Ramazan ile birlikte yaşamaktaydı. İşgal kuvvetlerinin Maraş ve çevresini ele geçirmesine karşı mücadele veren Ramazan, Ermeni çetelerle girdiği çatışmada başından vurularak şehit düşer. Kocasının ölüm haberini alan Senem Ayşe hemen oraya yönelir. Yaşadığı üzüntünün de etkisiyle kocasının silahıyla Ermeni çetelerine ateş açar. Eşinin yerine geçerek milli kuvvetlere katılır. Evinin yakınındaki bir Ermeni evinde düşman cephanesi olduğunu öğrendiğinde hiç düşünmeden evini ve Ermeni evini ateşe verir. Böylece düşman cephanesini havaya uçurur. Çok sayıda Fransız ve Ermeni askerinin karakol olarak kullandığı yere baskın düzenler ve başarılı olur. Senem Ayşe ve diğer Türk kadınlarının da desteğiyle Maraş işgalden kurtulur.
YORUMLAR