Daha çok bağırsaklarda görülse de
gözler, damarlar ve cilt gibi akla gelmeyecek birçok noktada sorunlara yol açan
bu hastalığın en tipik belirtileri ise genellikle şiddetli seyreden karın
ağrısı ve kilo kaybı. Dalgalı bir seyir izleyen Crohn çoğunlukla hastaya
hayatını zehir etse de, tedavide artık çok daha başarılı sonuçlar elde edilebiliyor.
Bunun nedeni ise; sürekli geliştirilen ilaçlar…
Genellikle ince ve kalın bağırsakta görülen bir hastalığın izlerine ağız boşluğunda da rastlanabilir mi? Ya da cildinizde yaşadığınız bir sorunun nedeni bir sindirim sistemi hastalığı olabilir mi? Eğer hastalık ‘Crohn’ ise cevabımız, ‘evet’. Sindirim sisteminin ağız boşluğu ile kalın bağırsak arasındaki tüm bölümlerini tutabilen ve tuttuğu bölümde kalınlaşma ile ülserlere yol açan iltihabi bir bağırsak hastalığı olan Crohn sadece sindirim sistemini tahrip etmiyor; bağırsak dışı pek çok sistem ve organı da tutabiliyor. Crohn hastalarının en çok korktukları şeylerden biri ise dalgalı bir seyir izleyen bu hastalığın alevlendiği dönemde hastanede tedavi gerektirecek kadar şiddetlenmesi. Neyse ki bu kadar ciddi sorunlar yaratan Crohn’la ilgili geliştirilen yeni ilaçlar tedavide gün geçtikçe daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. Hastalığın etkileri dolayısıyla sosyal hayatları ciddi oranda kısıtlanan ve hayat kaliteleri oldukça düşen Crohn hastaları artık daha etkin tedavilerden faydalanabiliyorlar.
“Bu yeni ilaçların belki de en önemli artılarından biri,
uzun dönem kortizona ve buna bağlı yan etkilere maruz kalmadan tedavi imkanı
sağlayabilmeleri” diyen Acıbadem Fulya Hastanesi Crohn ve Kolit Merkezi Gastroenteroloji
Uzmanı Prof. Dr. Hülya Hamzaoğlu hastalığın tipik özellikleri hakkında bilgiler
paylaştı.
Yemek sonrasında
karın ağrısı başlıyorsa…
Hastalığın en tipik belirtisi genellikle yemek sonrasında
ortaya çıkan karın ağrısı. Çoğunlukla göbek çevresi ve altında gelişen karın
ağrısının yanı sıra ishal de Crohn’un en sık rastlanan belirtilerinden biri.
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Hülya Hamzaoğlu, “Eğer bağırsakta ciddi
derecede daralma oluşmuşsa bu kez de karında şişkinlik, ağrı, kusma veya kabızlık
da görülebiliyor” diyor. Hastalığın kalın bağırsakta tutulum yapması durumunda
ise dışkıyla birlikte kan gelmesi başka bir belirti olarak ortaya çıkıyor.
Hastalığın alevlendiği dönemde yorgunluk, halsizlik, yüksek ateş, iştahsızlık,
istemsiz kilo kaybı; anal bölge tutulumunda anüs çevresinde çatlak, iltihaplı
akıntı yapan fistüller ve apseler görülebiliyor.
Tetikleyici
faktörlere dikkat!
Crohn halen gizemini koruyan bir hastalık olmakla
birlikte ortaya çıkmasında genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol
oynadığı düşünülüyor. Ailesinde Crohn öyküsü olan bir kişide hastalığın görülme
riski daha fazla. Ayrıca sigara burada da çok olumsuz bir etkiye sahip.
Tedaviye başlayan hastanın sigara içiyorsa sigarayı bırakması şart.
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Hülya Hamzaoğlu bunun dışında gıdalarla
alınan bazı bakteri, bakteri toksinleri ve virüslerin hastalığın ortaya
çıkmasında rol oynayabildiğini belirterek “Ayrıca hastalığı alevlendirebilen
aspirin, antibiyotik ve bazı ağrı kesicilerin alınmasına da dikkat edilmesi
gerekiyor” uyarısında bulunuyor.
Dengeli beslenme
daha önemli hale geliyor
Bağırsaklarda emilimi bozan, iştahsızlık ve ishal gibi
nedenlerle sıvı, mineral, vitamin, elektrolit oranlarında ciddi kayıplara neden
olabilen Crohn, hastaların dengeli
beslenmeye fazla dikkat etmelerini
gerektiren bir hastalık. İshal döneminde çok posalı yememek ve lifli besinleri
azaltmak hastaları rahatlatabilecek bir diğer önlem. Bağırsak kanseri riskini
artıran işlenmiş gıdalar ve etler ya da yanmış yağlardan kaçınmak da şart. Yine
de iyi haber şu ki: Crohn hastalarının katı bir diyet yapmalarına gerek yok!
Tedavinin ilk
basamağı ilaçlar
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Hülya Hamzaoğlu
tedavinin, hafif veya ağır seyirleri olan Crohn hastalığının şiddetine ve en
yoğun olarak hangi bölgede yerleştiğine göre belirlendiğini belirterek şunları
söylüyor: “Tedavide ilk basamağımız ilaçlar. Son yıllarda kullanıma giren
Anti-TNF, Anti-integrin ajanlar gibi biyolojik tedavilerle başarı şansımız
artmış durumda. Hastalarda daha önceleri kortizon tedavileriyle göremediğimiz
endoskopik düzelmeyi saptayabiliyoruz. Yan etki profili bu ilaçlarla,
kortizonlu tedavilere göre çok daha az oluyor. Sonuç alamazsak ve gerçekten gerekliyse cerrahi tedaviye başvuruyoruz.
Hastalığa neden olan etken ya da etkenler dünyada henüz tam olarak
gösterilememiş olsa bile yeni tedavilerle hasta çok daha kaliteli bir yaşam
sürebiliyor”
YORUMLAR