2016 yılında Türkiye’da kaza yapıp perde ayrılan 43 bin
11 araçtan 41 bininin yeniden onarılarak trafiğe çıktığı tespit edildi. Bir
internet sitesi üzerinden satışa çıkartılan perde ayrılmış araçlar açık artırma
ile cazip fiyatlara alınarak, küçük sanayi sitesindeki kaportacılar tarafından
onarılarak trafiğe girmesi sağlanıyor.
TUİK’in yaptığı araştırmanın ardından Sigorta ve Gözetim Merkezi de bir rapor hazırlayarak yollardaki tamir edilen fakat güvenlik problemi olan araçların güvenirliliğini gözler önüne seriyor. İnternet üzerindeki satışların yanı sıra Kahramanmaraş’ta 2016 yılında Kahramanmaraş oluşan 9 bin 149 kazadan en az 2 bin aracın perde ayrılması gerektiği fakat bu araçların da büyük bir bölümünün ise onarılarak yeniden yollara düştüğü öne sürüldü.
Ayrıca Tuik’in 2016 kaza raporuna göre Kahramanmaraş’taoluşan 9 bin 149 kazanın 6 bin 393’ünü maddi hasarlı, 2 bin 786’sının ise yaralamalı ve ölümlü olduğu ifade edildi. Aynı yıldaki kazalarda da 95 kişi hayatını kaybetti.
Yaralamalı ve ölümlü kazalara karışan araçların pert kaydı alınmasına rağmen yeniden trafiğe çıktığı iddia edildi. Onarılamayacak bölümde olanların ise parçaları diğer ihtiyacı olan araçlara takıldığı belirtildi.
Bu noktada asıl sorun ise tekrar trafiğe çıkan pert kaydı olan araçların kimler tarafından, hangi bilgi, hangi ekipman, hangi yedek parça ve hangi teknisyen ile onarıldığının ne sigorta şirketi, ne eksper, ne de bir başka kurum tarafından bilinmemesi. Çünkü eskiden pert denilen bu araçlar sigorta şirketinden satın alınıp onarıma gönderiliyor. Aracı alan tamircinin bu aracı nasıl onardığına dair hiç kimsenin bilgisi yok çünkü sigorta şirketi aracı satmış ve sorumluluğundan çıkmış. Aracı onaran tamirci onarımı bittikten sonra aracı muayeneye gönderiyor ve standart muayenesi yapılan araç (ki ağır hasar onarımı geçirmiştir!!) tekrar trafiğe çıkma izni alabiliyor. Yetkililer ve konunun uzmanları konuyu TÜVTÜRK’e taşımış ve ağır hasarlı araçların onarımları sonrası tekrar trafiğe çıkabilmeleri için yapılan muayenenin standartlarının ne olduğunu sormuş. Aldıkları cevap “Biz tek tip araç muayenesi yapıyoruz” olmuş. TÜVTÜRK ekibi konuyu yabancı ortaklarına taşıyarak bu şekilde olan araçlara özel bir muayene olup olmadığını sormuşlar ve “Madem araç ağır hasarlı neden tekrar trafiğe çıkıyor” cevabını almışlar. Çünkü bu tarz onarım AB ülkelerinde son derece ciddi önlemler eşliğinde yapılıyor. Maalesef bir Türk vatandaşının bir AB ülkesi vatandaşı kadar can emniyeti bu uygulama nedeniyle sağlanamıyor.
YOLDAKİ ZOMBİLER
TEHLİKE SAÇIYOR
Ölümlü ve yaralamalı trafik kazalarına karışarak ağır hasar kaydı olan araçların onarılarak yeniden trafiğe sürüldüğü ortaya çıktı. Tuik’in araştırmaları ve Sigortacılar birliğinin raporu ile ortaya çıkan bilgilerde ağır hasar kaydı olup hurdaya ayrılması gereken binlerce araç yollarda tehlike saçıyor.
Sigorta şirketlerinin satışlarının ardından topluca alınan pert kaydı olan araçlar internet sitesinden cazip fiyatlara alıcı bulabiliyor. Normal fiyatının çok çok altında olması nedeniyle kullanacısı tarafından cazip fiyata alınan ağır hasarlı araç, hiçbir teknik bilgisi olmayan birileri tarafından onarılarak tekrar piyasaya sürülüyor.
Kahramanmaraş’ta ise durum sadece kaskosu olan araçlar için değil, 10 yaşından büyük araçlar içinde geçerli. 2016 Tuik raporlarına göre Kahramanmaraş’ta 9 bin 149 kaza olurken bunlardan 6 393’ü maddi hasarlı, 2 bin 786’sı ise yaralamalı ve ölümlü kazalar.
Kahramanmaraş’ta 6 bin 393 yaralamalı kazada en az yüzde 50’sinin hurdaya ayrılması gerekirken, sahipleri tarafından sanayiye çekilerek yeniden tamir ettiriliyor. Uzmanların çeliğe oksijen kaynağı değmesiyle mukavemetini yitirdiğini belirtirken, uzmanların açıklamaları kimsenin umurunda olmuyor.
ÇOK BÜYÜK BİR
TEHDİT
SBM bünyesindeki ‘Hasar Takip Merkezi’ raporlarına göre son 5 yılda Türkiye’de 205 bin 953 adet araç hurdaya çıkmış. Bu araçların 200 bin adedinden fazlası onarılarak yollara geri dönmüş. Gazi Üniversitesi Otomotiv Mühendisliği öğretim görevlisi Doç. Dr. Mesut Düzgün, 10 yıllık bir projeksiyon yapıldığında ise şu anda karayollarımızda 300-400 bin adet nasıl onarıldığı bilinmeyen araçların seyir halinde olduğunu söylüyor. Düzgün, “Bir kısım Türk vatandaşları bu araçları bilerek veya bilmeyerek satın almış ve kullanmakta, diğer kısım vatandaşlarımız ise bu araçlar ile aynı karayollarında seyrederek son derece büyük bir tehdidin içindedir. Böyle onarılmış bir aracı satın alan tüketici hem maddi kayıp yaşamakta hem de önemli bir hayati risk taşımaktadır. Hepimizin sevdikleri vardır ve hiçbirimiz sevdiklerimizin bu araçlar ile seyahat etmesini istemez, aynı karayollarını paylaşmaktan dolayı oluşabilecek kazaların sonucunda beklenmeyen yaralanma ve hayati kayıplar oluşabilmektedir” açıklamasını yapıyor.
BU ARAÇLARA TEKRAR
SİGORTA YAPILMIYOR
“UCUZ etin yahnisi yavan olur” diye bir atasözümüz olduğunu da hatırlatan Mesut Düzgün, “Bu konularda yeterli bilgi ve bilince sahip olmayan tüketiciler hem mağdur olmakta hem de karşı tarafı mağdur etme potansiyelindedirler. Şunu da atlamamak lazım; sigorta şirketleri ‘trafikten çekme belgesi’ ile çekilmiş ve tekrar onarılarak trafiğe çıkan bu araçların çok önemli bir bölümüne yeniden kasko sigortası yapmamaktadırlar. Yani “ben ne yaptığımın son derece farkındayım, o yüzden bu araca tekrar kasko yaparak risk alamam” demektedir. Ama o aracı satın alan insanlar için hiçbir merhametleri olmadığı görülmektedir” yorumunu yapıyor.
NE YAPILMASI
GEREKİYOR?
MESUT Düzgün, ağır hasarlı araçların içinde ‘Tam Hasarlı’ olup direk hurdaya gitmesi gereken araçların maddi kayıplar yükselir endişesi taşımadan gerçekten hurdaya gönderilmesi gerektiğini belirterek, “Ağır hasarlı araçlar ki bunlardaki hasar oranı yüzde 70’in üzerindedir. “Hurda tescil belgesi’ verilen araçların tekrar trafiğe çıkma şansı yoktur. Eğer bu ağır hasarlı araçlara ‘Trafikten çekme tescil belgesi’ veriliyorsa, bu araçların onarılıp tekrar yola çıkma şansı var demektir. Yani yasal mevzuat buna müsade ediyor. Ancak bu ağır hasarlı araçlar gerçekten onarılacaksa denetimlerinin tam yapılıp, doğru kişiler ve ekipmanla yapılmalıdır. ‘Onarılabilir’ denen araçların kesinlikle sigorta eksperleri gözetiminde ve onarımı sonrası eksperlerin onarımdan sorumlu olduğuna dair imzası ile muayene istasyonuna gitmesini sağlamak olmalıdır. Muayene istasyonu eksper imzasını görmeden aracı muayeneye almamalıdır ve trafiğe çıkmasına müsaade etmemelidir” yorumunu yapıyor.
OKSİJEN KAYNAĞI VE
ÇEKİÇLE MÜDAHALE
DÜZGÜN, bazen sigorta şirketlerinin yetkili servislere çekici tarafından getirilmiş hasarlı araçları, ‘yarı fiyatına yaptırıyorum’ diyerek başka servislere çektirdiğini belirterek şunları söylüyor: “Burada da farklı olmayan bir senaryo işliyor aslında. Yetkili servisin 20 bin TL dediği bir hasar onarımı başka bir serviste 10 bin TL’ye yapıldığını söylüyor sigorta şirketleri ama o onarımı yapacak servisin ekipmanları, teknisyen kalitesi, eğitimleri, kullandığı yedek parçaları bilmiyorlar. Buralarda maliyetler nasıl düşürülebiliyor diye bakarsak; öncelikle eski teknolojili ve kalibrasyonu olmayan ekipmanlar hatanın başladığı yerlerdir. Çünkü eski teknoloji bir punto kaynak makinesinin sacları birleştirme kabiliyeti ile yeni teknoloji makine arasında çok önemli farklar mevcuttur.
Eğer sacları yeterli akım ile birleştiremezse hasar anında bu noktalardan sacla atma yapacak ve hiçbir direnç göstermeden deforme olacaklardır. Aynı şekilde bu cihazı kullanmayı bilmeyen bir teknisyen iki sacı birleştirme kaynağı esnasında az güç uygulaması durumunda saclar yine birleşmeyecek veya tam tersi fazla güç uyguladığında kaynak noktası çürüyecek ve yine birleşme olmayacaktır. Buna benzer bir çok detay mevcuttur ve her bir aracın onarım şekilleri ayrıdır, üretici kendi standartlara göre onarım önermekte olmasına rağmen bu tekniklerden haberi bile olmayan tamircilerin onardığı araçlar önemli riskler içermektedir. Kimse 100–200 bin TL verdiği otomobiline oksijen kaynağıyla, çekiçle müdahale edildiğini görmek ve binmek istemez."
BAZI SİGORTA
ŞİRKETLERİ YÖNTEMİ DEĞİŞTİRİYOR
MESUT Düzgün, elbette bu konunun sadece sigorta sektörü ile sınırlı olmadığını ancak hasar tarafında onarım pazarının önemli bir kısmının sigorta şirketleri üzerinden doldurulduğunu söylüyor. Düzgün, “Sigorta şirketleri geçtiğimiz yıla kadar önceliklerini daha ucuz onarıma yönlendirmişken geçtiğimiz yıl itibarı ile bazı şirketler bu yöntemi kısmen değiştirmeye başladılar. Şu anda sigortacıların tek kriteri daha ucuz iş yaptırmak değil, belki eski alışkanlıklardan bir anda sıyrılmak kolay olmuyor fakat bu değişim süreci başladı. Sigorta şirketleri bir süredir; ‘tamam biraz daha fazla ödensin ancak işin kalitesinden de emin olalım’ demeye başladılar. Çünkü hem müşterilerinden yoğun şikayet ve eleştiri aldılar hem de isimlerine yakışır kalitede onarım yaptıramamanın ezikliğini hissettiler” diye konuşuyor.
SİGORTA
PRİMLERİNİN % 32’Sİ MADDİ HASARA
HÜRRİYET yazarı Noyan Doğan’ın yayınladığı rapora göre 2016 Yılında 10 milyon 261 bin adet otomobil sigortalanmış ve bunlardan 6 milyar 439 milyonTL’lik prim alınmış. Buna karşılık sigorta şirketleri 2 milyar 52 milyon TL maddi tazminat ödemiş. Maddi hasar tazminatı toplanan primlerin yüzde 32’sini teşkil ediyor. Kalan yüzde 68’i ise vefat, sakatlık ve tedavi giderlerine harcanıyor. Hasarlı araçların üretici standardında onarılması halinde yüzde 68’lik kısımdan önemli bir tasarruf sağlanabileceği açıkça görülüyor.
YORUMLAR