Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof.
Dr. Nevzat Tarhan, Dünya Sağlık Örgütü’nün Dünya Ruh Sağlığı Günü teması olarak
bu yıl “Değişen dünya ve gençlik” olarak seçmesinin manidar olduğunu
belirterek, önemli değerlendirmelerde bulundu.
Z kuşağı Trump’ı sabote etti
Dünya Ruh Sağlığı Günü için bu sene ruh sağlığında
değişen dünya ve gençlik konusunun seçildiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat
Tarhan sözlerine şöyle devam etti: “Halk
Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün vurguladığı gibi psikolojik sağlamlık ve
dayanıklılık seçildi. Bunun seçilme nedenlerinden biri de Donald Trump. Trump,
geçtiğimiz Haziran ayında pandemi sonrası için seçim kampanyası başlattı. Seçim
kampanyasında büyük bilet satışı olmuş. Her taraf doluyor fakat stada bir
geldiklerinde sadece 3’te 1’i kadar katılım olduğunu görmüşler. Katılımın az
olmasının nedenleri araştırılınca Z kuşağı gençlerin Tiktok üzerinden bir grup
kurdukları, insanlara gitmeyecekleri halde bilet aldırdıkları fark ediliyor.
Müthiş bir ofsayt durumu söz konusu oldu ve bu olay basına yansıdı. Bir nevi
Trump’ı sabote ettiler.”
Osmanlı’da da örneği var
Z Kuşağının dünyadaki bir çok ülkede etki gösterdiğine
dikkat çeken Tarhan, “İnsan haklarıyla ilgili dini radikalizm ve dini faşizm
gibi bütün korkutucu iklime rağmen coğrafyasında Nobel barış ödülü alan Zoomer
kuşağı var… 22 yaşlarında insan hakları aktivisti Malala Yusufzay. O çok iyi
bir zoomer, yani internet aktivisti. Dini radikalizm ve dini faşizmi gençlik
alt üst etti. Her taraftan bunun gibi düşünen bir kuşak geliyor. Diğer taraftan
ABD’de zoomer olarak bilinen Z kuşağı, Amerika’da seçimleri etkileyecek. Z
Kuşağının siyaseti etkileme gücü var, bunu görüyoruz. Öyle ki bunu biz Osmanlı’nın
son dönemlerinde de gördük, sürpriz bir şey değil. Sultan Abdülhamit birçok
imar faaliyeti yaptı, insanları korudu hatta öyle ki birçok kişinin öksüz
kalmamasını sağladı. Fakat onun yetiştirdiği kuşak onu indirdi, ikinci kuşak da
Osmanlı’yı sonlandırdı. Abdülhamit gençleri yetiştirdi, korudu ama onlarla aynı
dili konuşmayı başaramadı. Bu kuşak siyaseti etkileme gücüne sahip. Buradan
çıkarılacak dersler var” dedi.
Gençlerle aynı dili konuşmak gerekiyor
Gençlerin anladığı dili yakalamak gerektiğine dikkat
çeken Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu andaki gençler insanlık tarihinde dijital ortamda
doğan ilk nesil. Özellikleri nedeniyle sosyal medyada onlar yerli, biz
göçmeniz. Televizyon kuşağı vardı, radyo kuşağı vardı, sosyal medya şu anda
hayatımızın çok önemli bir gerçeği oldu. Bu sosyal medya kuşağı, insanların
davranış kalıplarını değiştiriyor. Bu kuşağın ikinci bir özelliği ırk konusunda
hiç tutucu değiller. Z kuşağı gençlere bakıyorsunuz siyah beyaz hiç ayrım
yapmadan müthiş bir grup oluşturuyorlar. K-POP’a bakıyorsunuz cinsel kimliği
bile yok sayıp reddediyorlar. Bunların üçüncü özellikleri ise her şeyi
sorgulamaları. Sorgulamadan inanmıyorlar. Bu kuşakla irtibat kurmak istiyorsak
onlarla aynı dili konuşmayı başarmamız gerekiyor. Onlara parmak sallayarak,
kafa tutarak davranışlarını düzeltmek mümkün değil çünkü eski kuşaklar yokluk
içinde psikolojik olgunluğa erişmeye çalıştı. Ama bu kuşak varlık içinde
psikolojik olgunluğa yetişmek zorunda. Varlık içinde psikolojik olgunluğa
erişmek için özel yöntem kullanılır. Bu kuşağa psikolojik olgunlaşmayı,
sağlamlığı, dayanıklılığı öğretmek gerekiyor. Son derece konformist bir kuşak
ve son derece de benmerkezci bir kuşak. Dünyayı kendi etrafında dönüyor gibi
görüyorlar. Zekiler, duygusal olarak da zekiler ama dayanıklılık ve doyum
erteleme becerilerinin geliştirilmesine ihtiyaçları var. Bunu yapamazsak Z
kuşağı kayıp kuşak olacak.”
Gençler özgürlük, barış, eşitlik ve adalet istiyor
ABD’de maddi refahın yüksek olmasına karşın intihar
vakalarının artış gösterdiğine de dikkat çeken Tarhan sözlerini şöyle
sonlandırdı: “İleri yaşlarda yalnızlık artmış, anti depresan tabletler ekmek
peynir gibi satılıyor. Manevi ve ruhsal refah yok. Onun için ayrıca projeler
yapılıyor. Teknoloji kime hizmet için var? İnsanlığın geneli için mi yoksa
dünyaya hâkim olmak, güç odakları ve küresel sermayenin ayakta kalması için mi
var? Dünya kaynaklarının yüzde 25’ini ABD kullanıyor. Bu sürdürülebilir değil,
küresel adaleti getiremez, bir yerde patlak verecek. Gençler her şeyin daha çok
farkında, sürekli sorguluyorlar. Gençlerin dünyanın gelişmesine olumlu katkı
sağlayacaklarını düşünüyorum. Ama bu
yolda onların bilgelik rehberliğine ihtiyaçları var. Onlar iyi niyetliler fakat
önlerine seçenek sunulmazsa yanlışın içerisinde kaybolup giderler. Zalim ve
acımasız yerine özgür olmak istiyorlar. Özgürlük, hürriyet, müsavat, adalet ve
uhuvvet. Adalet ve barış istiyorlar. O yüzden Dünya Sağlık Örgütü’nün bu
dönemdeki Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün konusunu ‘Değişen dünya ve gençlik’
yapması çok manidar. 16-24 yaşındaki kuşak hareketli, enerjik ama yalnız.
Dijital bağımlılığın esiri durumundalar. Bu gençlerle aynı dili konuşmamız
gerekir.”
YORUMLAR